HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2368 Reîs: "-Efendim, şübhesiz Haydar Beyefendi'nin vermiş oldukları maʻlûmât kıymetlidir. Fakat aynı zamânda Sabur Sami Beyefendi'nin işâret etdikleri gibi icrâya taʻalluk eder bir mesʼeledir. Mer- kez-i umûmî şübhesiz bunu ehemmiyetle nazar-ı dikkate alır ve bu şuʻbedeki inkişâfâtı taʻkîb eder". Abdülkadir Bey: "-Bendenize öyle geliyor ki, efendim bu mâdde çok fâideli bir mâddedir. Bu teşkîlâtdan memleketimizin müstağnî kalması doğru değildir. Haydar Beyefendi pek vâkıfâne bir sûretde ehemmiyetini îzâh etdiler. Yalnız bu mâdde Hilâl-i Ahmer'in mevâdd-ı umûmiyesi meyânına niçin idhâl ediliyor da Hilâl-i Ahmer'in sulh zamânında vezâifi meyânında zikredilmiyor? Hilâl-i Ahmer'in sulh zamânındaki vezâifi arasında yangınlara, hastalığa, felâkete yardım var. Bu da ahlâka, gençliğe yardımdır. Mâddenin sulh zamânındaki vezâife âid fasla naklini teklîf ediyorum. Âdetâ bu- rada mesnedsiz kalmış bu mâdde". Âkil Muhtar Bey: "-Bendenizin söylemek istediğim kısaca şudur: Kongre bunu halledemeye- cekdir. Bunu merkez-i umûmî aʻzâlarına bırakmak lâzımdır. Mâddenin burada bulunması yâhûd sulh zamânındaki vezâifi meyânına idhâl edilmesi şâyân-ı ehemmiyet değildir". Reîs: "-Mâdde hakkında bir mütâlaʻa var mı efendim?" Arif Bey (Edirne): "-Zükûr ve inâs mekâtib şâkirdânı meyânında yerine erkek ve kız [117] mek- tebleri talebesi arasında demek daha muvâfıkdır. Bu taʻbîrler artık eskimişdir". Ali Paşa: "-Haydar Beyefendi'nin buyurduğu husûsât basîtden mürekkebe doğru bir tarz-ı aʻlâ- dır. Ancak bendenizin bu husûsda düşündüğüm bir şey vardır. Okuduğumuz bütün mevâddın gâyesi mesâil-i umûmiyeye taʻalluk ediyor. Sonra kazâ ve nâhiye merkezlerinde masraf salâhiyetini vermek istemiyoruz. Fakat oralarda pek çok masârıf-ı mübreme vardır. Eğer tedkîk buyurulursa bulunduğu- muz memleketde binlerce mekteb çocukları açdır. Bunlar ki, memleketin âtîsidirler. Bunlara yapıla- cak muʻâvenet ez-her cihet kıymetdârdır. Şuʻbelere bahşedilecek salâhiyet-i sarfiyât bu gibi mevziʻî ihtiyâcları izâle eder. Meselâ mektebe müdâvim bir talebenin acz ve fakrı îcâbı tahsîlini terke mecbûr kaldığı Maʻârif Müdüriyetince işʻâr kılındığı hâlde hemen iʻâne ile onun derslerine devâmı teʼmîn olunur. Beşeriyet toprak gibidir. Ne ekilirse onu verir. Eğer toprağı beslemezsek mahsûl vermez. Efrâd-ı millet aynen böyledir. Bu husûsların da nazar-ı iʻtibâra alınmasını lâzım görüyorum, efen- dim". Rasih Efendi: "-Efendim, mâddede mekteb çocukları arasında demek doğru değildir. Çünkü Gençlik Hilâl-i Ahmeri Teşkîlâtı'nı yapmak için Maʻârif'in de bunu kabûl etmesi îcâb eder. Maʻlûm-ı âlîleri mekâtib şâkirdânı Maʻârif'e merbûtdur. Maʻârif teşkîlâtı tensîb etmezse mekteblere teşmîl ede- meyiz. Onun için ale'l-ıtlâk gençler arasında şeklinde tashîh edilmelidir. Bu sûretle aynı zamânda mektebli olmayan, hâricde çalışan gençler de taʻbîre idhâl edilmiş olacakdır". Âkil Muhtar Bey: "-Yalnız gençlik kelimesini taʻrîf etmek lâzımdır zannederim. Dârülfünûn talebeleri bizimle yani asıl Hilâl aʻzâlarıyla bulunmalıdır". Haydar Bey: "-Maʻrûzâtımı müsâʻade-i âlîleriyle tekrâr ediyorum, efendim. Bu muʻazzam teş- kîlât hiçbir yerde taʻlîmâtnâme ile idâre edilmemişdir ve edilmiyor. Bunun da mutlakâ bir nizâm- nâme-i esâsîsi olacakdır. Sonra Âkil Muhtar Beyefendi'ye cevâb veriyorum. İtalya Gençlik Salîb-i Ahmeri "Gençlik gençlik içindir, çocuk çocuk içindir" vecîzesiyle biri mekâtib-i ibtidâiyeye, diğeri mekâtib-i tâliyeye mahsûs olmak üzere bütün faʻâliyetini iki kısımda cemʻ ediyor. Yani dârülfünûn ta- lebesi dâhil değildir. Mesʼele o kadar mühimdir ki, daha iki sâʻat maʻrûzâtda bulunsam yine yetişmez. Onun için sözüme nihâyet veriyorum. Bizden başka bu teşkîlâtı yapmayan hiçbir millet kalmamışdır. Bu teşkîlât dünyânın her tarafında "Croix-Rouge de la Jeunesse" nâmını taşıyor ki, aynen tercemesi
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=