HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2375 Rasih Efendi: "-Onlarla ne alâkası var efendim?" Reîs: "-Yani bu fıkranın çıkarılmasını mı istiyorsunuz?" Haydar Bey: "-Bendeniz şu mütâlaʻada bulunuyorum: Hiçbir Salîb-i Ahmer'de bu gibi zevât-ı muhteremeye tazmînât verileceğine dâir bir kayıd görülmemişdir. Belki aksine sarâhat vardır". Celâl Muhtar Bey: "-Evvelce yapılan nizâmnâmede de yokdu. İlk defa görülüyor". Sadeddin Ferid Bey: "-Fi'l-hakîka evvelce yokmuş. Fakat beyefendinin buyurdukları gibi bunu taʻlîmâtnâmeye bırakmak da doğru olamaz. Çünkü taʻlîmâtla hiçbir vakit tahsîsât verilemez. Zâten 'lede'l-îcâb' kaydı vardır. Bu husûsda istihdâm edilecek, vaktini sarf edecek zevâta nakdî külfet tahmî- li de doğru değildir. O zevât için şu sûretle vaktini hasretdiğinden dolayı tazmînât vermek esâsı kabûl edilmişdir. Bunda haysiyete ve cemʻiyetin haysiyetine mugâyir bir cihet yokdur". Reîs: "-Lede'l-îcâb kaydı bu bâbdaki endîşeyi izâleye kâfidir. (Pek doğru sesleri) Meclis-i umûmîye âid faslın otuz birinci mâddesinde murahhas-ı askerînin kongreye iştirâki de tesbît edilmişdir. Şu hâlde nizâmnâmenin heyʼet-i umûmiyesini reʼye koyuyorum. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Allah muvaffakiyet versin". (İnşâallah sesleri) Hakkı Şinasi Paşa: "-Tedkîk heyʼeti için bir tazmînât kabûl edilmişdi. Bunun mikdârının mec- lis-i umûmîce tesbîti lâzım gelir". Sadeddin Ferid Bey: "-Efendim, bu büdce mesʼelesidir. Merkez-i umûmî bir tahsîsât koyar. Biz kabûl ederiz". Reîs: "-Tesbît buyurulursa meclis-i umûmî sözünü merkez-i umûmî şeklinde tashîh etsek". Celâl Sâhir Bey: "-Bu, vazîfelerinin mâhiyeti ile müteʻârız bir karâr olur. Merkez-i umûmî, meclis-i umûmînin karârlarını tenkîd için intihâb etdiği bir heyʼet-i icrâiyedir. Tazmînâtın mikdârı merkez-i umûmînin tensîbine kalamaz, efendim". Reîs: "-Şu hâlde böyle mutlak olarak bırakılır. Raporların verilmesini müteʻâkib meclis-i umûmîce nazar-ı iʻtibâra alınır ve bir karâr ile şu kadar tazmînât verilsin denir". Celâl Sâhir Bey: "-Esâsen verilmesine iʻtirâz eden yokdur. Bu komisyona gâyet ağır bir vazîfe veriyoruz. Bu sene tedkîk encümeninde bulunanlar, bu işin bir sene devâmı hâlinde bir insânı ne ka- dar fazla yoracağını bilirler. Bendeniz bu senenin büdcesi müzâkere edilirken tesbît edilip büdceye konmasını istiyorum". Remzi Bey (Ayıntab): "-Burada takdîr etmek güçdür. Mâliye komisyonu teklîf yapar. Bunu esâslı sûretde düşünür". Reîs: "-Efendim, bu mâdde tedkîk heyʼetini teşkîl eden zevâta tazmînât verileceğini tesbît edi- yor. Mikdârını da meclis-i umûmî ayrı karâr ile tesbît eder. (Pek muvâfık sesleri) Verilmiş birkaç takrîr vardır. Onları okuyacağız. Evvelâ geçenki [125] ictimâʻımızda verilmiş Erzurum Murahhas[ı] Tevfik Salim Beyefendi ve rüfekâsının takrîrini okuyorum: Hilâl-i Ahmer Meclis-i Umûmî Riyâset-i Aliyyesi'ne, Hilâl-i Ahmer'e âid keresteyi satmak üzere Hindistan'a [1]341 [1925] senesi Mart ayında ikisi merkez-i umûmî aʻzâsından olmak üzere üç zâtdan mürekkeb bir heyʼet gönderilmişdi. Bu icrâât [1]341 [1925] senesine âid olduğundan gelecek sene kongresinde mevzûʻ-ı bahis olması lâzım gelirse de heyʼetin Hindistan'da idâme-i ikâmeti büyük masrafı mûcib olduğundan heyʼet-i merkeziyenin bu
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=