HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2379 tezkere gönderiliyor. Bir de takrîr vâriddir, efendim. Evvelâ takrîri okuyorum. Memleketde ilk mekteblere müdâvim talebeler meyânında görülen ve sabâhdan akşâma kadar bir şey ağızlarına koymadan geçiren çocuklara Hilâl-i Ahmer lâzım gelen muʻâvenetde bulunsun. Yani büdcesi nisbetinde bu çocuklardan bir kısmının gündüz ki, iʻâşelerini teʼmîne çalışırsa çok bü- yük bir hizmet olur kanâʻatindeyim. Kayseri Murahhası Sabur Sami ve dokuz rüfekâsı" Sabur Sami Bey: "-Bu takrîrin mâliye encümenine havâlesi münâsibdir". Mehmed Celâl Bey: "-Bu işi Hilâl-i Ahmer kendi kendine düşündü. İmkânsızlık gördü. Yapa- cağı yardım hiç hükmündedir. Yalnız İstanbul'da yirmi bin kimsesiz etfâl vardır. Biz yalnız İstanbul'u değil, her tarafı düşünmek mecbûriyetindeyiz. Cemʻan yüz bin fakîr çocuk çıkar. Yüz bine günde dört kuruş versek dört yüz bin eder. Günde dört yüz bin kuruş, ayda ne yapar düşününüz? Eğer belediye ve Evkâfça bu bâbda bir teşebbüs olur da bir parçası da bize düşerse biz de cüzʼî bir yardımda bulunuruz. Başka türlü imkânın hâricindedir, mümkün değildir". Hüsnü Hâmid Bey: "-Sırası gelince görüşürüz, efendim. Yüz bin aç varsa hepsini de doyurmak lâzım değil. Ya ne kadar doyarsa o kadarı kârdır". Reîs: "-Bu husûsdaki müzâkerenin teʼhîrini muvâfık görenler el kaldırsın. (Eller [129] kalkar.) Bu müzâkere teʼhîr olunmuşdur, efendim". Reîs: "-Denizli Murahhası … Bey ve rüfekâsının bir takrîri vârid efendim. Okuyorum: İctimâʻı mukarrer olan Hilâl-i Ahmer kongrelerine iştirâk eden umûm murahhasların kongre nihâyetinde grup halinde fotoğrafîlerinin alınması ve işbu grup hâlindeki fotoğrafîlerden birer tânesi- nin murahhaslara tevzîʻi ve aynı zamânda merkez-i umûmîde bir koleksiyon tertîb ve tanzîm edilerek muhâfazasının teʼmînini teklîf ve ricâ ederiz". Reîs: "-Bu zâten müteʻâmildir. Her vakit yapılır. Ayrıca karâr ittihâzına lüzûm yokdur değil mi efendim? (Hay hay sesleri) Matbûʻ olan mâliye encümeninin raporunu tensîb buyurursanız okuyalım yâhûd tedkîk olunmuşsa doğrudan doğruya müzâkeresine başlayalım". Sabur Sami Bey: "-Okumağa lüzûm var mı efendim? Hepimizin elinde…" Reîs: "-Şu hâlde söz isteyenleri tesbît ediyorum. (Söz isteyenlerin ismi kaydolundu.) Sabur Sami Beyefendi buyurunuz!" Sabur Sami Bey: "-Mâliye encümeninin mazbatasını okudum. Mütâlaʻâtımı aşağıdan yukarıya söyleyeceğim. Evvelâ Osmanlı Bankası'nda on bin altından bahsolunuyor. Bendeniz bankada bu pa- ranın durması esbâbını anlayamadım. Demek ki, Osmanlı Bankası'nda bilâ-fâiz durdu. İki ay evveline kadar altın kıymeti sekiz yüz elli yedi kuruşdu. Bugün sekiz yüz elli kuruş. Bugün kongre heyʼeti karâr verse, satılsa yirmi bin lira noksân vardır. Evrâk-ı nakdiyeye tahvîl edilmemek sûretiyle senede on bin lira, on yedi bin lira kıymetinden heder olmuşdur. Bunu işittiğime göre şart-ı vâkıf îcâb etdir- miş. Maʻnâsız şart-ı vâkıfların ihmâli lâzımdır. Bundan dolayı Hilâl-i Ahmer asgarî yirmi ilâ yirmi beş bin lira ızrâr edilmişdir. Altı aylık evrâk-ı nakdiyeye sulhden evvel bir kıymet izâfe ediliyordu. Sulh konferansında bir mâdde kondu. Diğerlerinden altı aylıkların hiçbir farkı kalmadı. Hilâl-i Ahmer Merkez-i Umûmîsi nasıl bunu bilmiyor? Hilâl-i Ahmer'i temsîl eden zevât, Lozan'a bizzât gitmişlerdi. Orada konferansla o kadar yakından temâs etmişlerdir ki, bunu bilmemelerine imkân yokdur. Nasıl
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=