HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2382 tedkîk olunur. Sonra ona dâir de müzâkere cereyân eder ve her ikisi ayrı ayrı heyʼet-i muhteremenin reʼyine arz edilir. Matlûb hâsıl olur". (Muvâfık sesleri) Hüsnü Hâmid Bey: "-Bendeniz mâlî raporun şekline iʻtirâz edeceğim. Rapor mâdde mâdde yazılmış muʻâmelât ile hesâbâtı karışdırmışlar. Bilanço şekilde ayrıca bir şey olsaydı daha çabuk anlaşılırdı". Nakiye Hanım: "-Merkez-i umûmînin matbûʻ raporunda blanço sarâhaten mezkûrdur. Bilanço- yu görmek istiyorsanız merkez-i umûmî raporuna mürâcaʻat ediniz. Zâten heyʼet-i umûmiye o raporu tasdîk edecekdir. Binâenaleyh bilanço heyʼet-i umûmiyece her hâlde görülmüş ve tedkîk olunmuşdur". Celâl Muhtar Bey: "-Sabur Sami Bey bir şey buyurdular. Altınlar dolayısıyla fâiz gâib etdirdiler dediler. Kendileri ticâretden anladıkları için mesʼelenin îzâhında müşkilât çekmeyeceğimi zannedi- yorum. Her tüccâr, parasını bankaya tevdîʻ etmekle berâber bu banka iflâs veya taʻtîl-i teʼdiyât ederse muʻâmelâtına sekte ârız olmaması için ihtiyâten bir mikdâr para alıkoymak mecbûriyetindedir. Bizim, yani Hilâl-i Ahmer'in de iki kasamız vardır. Herhangi bir sûretle bankaların taʻtîl-i teʼ- diyât edivermesi ihtimâline karşı bu altınlar ve altı aylıklar kasamızda alıkonulmuşdur. Altınlar yüz kuruş on paraya alınmışdır. Altı aylıklar için bir fark verilmemişdir. Bunlar bizde duruyordu. Bilâhare bankaya gönderdik. Ben yine bu fikirdeyim ki, Hilâl-i Ahmer merkezinde para bulunmalı. Fâiz gâib etmek filân yokdur, efendim". Salahaddin Bey: "-Efendim, bendeniz Sabur Sami Beyefendi'nin mâliye raporu hakkındaki bil- hâssa iki noktada beyânât-ı aliyyelerine iştirâk etmediğimi îzâh edeceğim. Altın mevdûʻâtı hakkında merkez-i umûmînin icrââtını muvâfık görmüyorlar. Hâlbuki heyʼet-i muhteremenin de maʻlûmudur, Harb-i Umûmî'de devletlerin evrâk-ı nakdiye çıkarmaları üzerine tabîʻatıyla o zamâna kadar vâsıta-i mübâdele olan altın vesâir meskûkât-ı maʻdeniye ile evrâk-ı nakdiye arasında azîm bir fark husûle geldi. Her gün mütemevvic kambiyo karşısında türlü türlü zarar u ziyânlar tahaddüs etmişdir. Şimdi Hilâl-i Ahmer gibi maksadı vâsiʻ olan bir cemʻiyetin büyük bir ihtiyâtkârlıkla hareket ederek bu pa- rayı aynen muhâfaza etmesi bâdî-i şükrân bir hâldir. Bendenizce bu lisân-ı şükrân ile kaydedilmeli ve bâdî-i muâhaze olmamalıdır. Bundan sonra bu altınlar Hilâl-i Ahmer'in mevcûdâtı arasında kıymetli bir mâl olmak üzere hıfz edilmelidir. Zîrâ vekâyiʻ iʻtibârıyla pek çok şeyler gördük. Yapılan şu basîret ve ihtiyâtkârlığın burada sırf nazariyâta istinâd ederek beher varaka-i nakdiyenin senede getireceği yüzde dört kuruş zarar edildiği bahânesiyle bir lisân-ı muâhaze ile tenkîd edilmesi kadir-şinâslık ve insâf ile kâbil-i teʼlîf değildir. Bugün merkez-i umûmîyi teşkîl eden ve yarın bu heyʼeti istihlâf ede- cek olan zevât-ı muhtere [133] menin îfâ etdikleri esâsen bir hizmet-i fahriyedir. En küçük mesâilin muâhazeye tâbiʼ olması keyfiyeti bu gibi mesâilde ibrâz-ı hizmet edeceklerin kesr-i şevkini mûcib olur. Bilhâssa raporun bu kısmını ele alarak ve altınlar işinin yolunda gitmediğini iddiʻâ ve bundan istidlâl ederek mübâyaʻa muʻâmelesinde işlerin de doğru olmadığı yolunda bir sû-i zan teşmîl etmek doğru değildir". Sabur Sami Bey: "-Ben böyle bir şey demedim". Salahaddin Bey: "-Müsâʻade buyurunuz, efendim. Üç yüz bin küsûr liralık mübâyaʻâtda yol- suzluk olduğuna insânın hekmedeceği geliyor, Buyurduğunuz bir rapor tedkîk olunur. Mâdde üzerin- de mesʼele tesbît ve münâkaşa edilir. Mesʼelede hakîkaten ihtiyâtsızlık veya basîretsizlik mi vardır yâhûd bir sûikasd mı mevcûddur? Bunlar ortaya çıkmalı. Hiçbir şeyin şu cemʻiyet-i hayriye içinde mektûm kalmasına tarafdâr değiliz ve bugün merkez-i umûmîyi mutlakâ ibrâ etmeğe mecbûr değiliz. Mâdde üzerine sûistiʻmâl varsa onun hakkında da karâr veririz. Ondan dolayı merkez-i umûmînin
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=