HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2383 zimmetini ibrâ karârı verirken mecbûrî vazʻiyetde kalarak teessüfle raporun kabûl edildiği yolunda bir kaydın zabta geçmesini heyʼet-i muhteremeden hiç kimse, yalnız Sabur Bey'den başkası arzu et- mez. Altı aylıkların diğer evrâk ile olan farkı Lozan Muʻâhedesi'yle ortadan büsbütün kalkmış olmak iʻtibârıyla usûlü dâiresinde derhâl onların tesbît edilmesi de şübhesiz muvâfıkdır". Sabur Sami Bey: "-Bugün her ferd tasdîk eder ki, altın gibi emtiʻa-i ticâriye şeklini alan bir mâdde bilâ-nemâ muhâfaza edilemez. Eğer altın kıymetinde bir şey muhâfaza etmek istiyorlarsa, yani Türk evrâk-ı nakdiyesinden daha sâbit bir şey muhâfaza etmek lâzımsa İngiliz evrâk-ı nakdiyesi alınabilir. Bu hâl âdetâ bir hükûmet gibi harb zuhûrunda kasada altın bulunsun diye bir şekil vermek demekdir. Bu da Hilâl-i Ahmer'in şahsiyet-i maʻneviyesiyle kâbil-i teʼlîf değildir". Salahaddin Bey: "-İnsâflarına mürâcaʻat ediyorum. Bir devletin ihtiyâten meskûkât-ı maʻdeni- ye tutmasını kabûl ediyorlar. Acabâ bu zarûret Hilâl-i Ahmer için vârid değil midir? Vâriddir, efen- dim. Ama devlet milyonları muhâfaza eder, biz de kendimize göre bir parayı muhâfaza ederiz. Harb zuhûrunda harekât-ı askeriye kadar mecrûhîne vesâireye bakmak da kıymetlidir". Reîs: "-Efendim, vazîfelerine taʻalluk etdiği için Bedri Beyefendi heyʼet-i muhteremeyi tenvîr buyuracaklar". Bedri Bey: "-Evvelâ altın mevcûdunun menşeʼini arz etmek istiyorum. Cemʻiyet ne altın topla- mışdır ne de bunları fazla bir külfet mukâbilinde cemʻ etmişdir. [1]331 [1915] senesinde Çanakkale Muhârebesi'nin vahîm günlerinde cemʻiyetin bütün mevcûdu altındı ve ihtiyât kasasında otuz bin liraya yakın para vardı. Bunu diğer paralarla berâber Eskişehir'e nakletdik. Karârgâh-ı umûmînin vermiş olduğu emir üzerine bilâhare oradaki teşkîlât Harb-i Umûmî esnâsında istiklâl muhârebâtı başlayıncaya kadar îfâ-yı vazîfe etdi ve paranın bir kısm-ı aʻzamı mahallî ihtiyâcâtına sarf edildi. Mü- tebâkî altınlar el-ân aynı mikdârdır. Altın kıymetlerinde fark sütûnlarımızda altın hânesine kaydedi- lerek bunların sarfı menʻ edildi. Altın bulundurulmasının sebebi, Hilâl İmdâd-ı Sıhhî Heyʼetlerinden bir kısmının ihtiyâclarını teʼmîn husûsunda altın para sarfına mecbûr bulunmalarıdır. Hattâ Haleb'den yapdığımız mübâyaʻâtı altınla yapmışdık. Bu tecrübeler, altın saklamanın [134] çok fâideli olduğunu bize göstermişdir. Bu ihtiyât parası ta [1]339 [1923] senesine kadar Anadolu'da kalmışdır. Bilâhare Anadolu teşkîlâtı ilgâ edilince bütün mevcûd merkez-i umûmîye intikâl etmişdir. Bu sene merkez-i umûmî altınların aynen muhâfazası lâzım mıdır değil midir, bu ihtiyâtkârlıkda devâma lüzûm var mıdır yok mudur? diye teemmül etdi. Mâliye encümeni artık bu ihtiyâtkârlığa lüzûm olmadığından kâbil-nümâ ve istifâde bir hâle ifrâğını kabûl etmiş iken kongre hâl-i ictimâʻa geldi. Mâliye encümeni heyʼet-i muhteremesi % 4 fâizle bankaya tevdîʻini arzu etmişlerdir. Diğer şekillerde istifâde kâbildir. Bendeniz bu paranın aynen muhâfazasından dolayı cemʻiyetin bir zararı olmadığı kanâʻâtindeyim. Altı aylıklarda, altı aylık evrâk-ı nakdiyenin piyasada fazla bir fark gösterdiği nazar-ı dikkate alınarak merkez-i umûmî tarafından emir verilmişdir ve olduğu gibi muhâfaza edilmişdir. Zâten cemʻiyetin spekülasyona girmeğe nizâmnâmesi müsâʻid değildir. Merkez-i umûmî de katʻiyen tarafdâr değildir". Celâl Sâhir Bey: "-Bir noktada Celâl Muhtar Bey'le Bedri Bey'in beyânâtı arasında fark gördüm. Onu tenvîr buyurmalarını ricâ edeceğim. Bedri Bey, bu altınların Harb-i Umûmî mebâdîsinde elde bulunan altınlar olduğunu söylediler. Celâl Muhtar Bey ise bu altınlar bize yüz kuruş on paraya mâl olmuşdur buyurdular. Yüz kuruş on paraya mâl olmuş demek hâricden bir farkla alınmış demekdir". Celâl Muhtar Bey: "-Efendim, Hilâl-i Ahmer kendi altınlarını tutdu, bulamadıysa sarrâfdan on para sarrâfiye vererek aldı. Bu on paraları ben kesemden verdim. Biz bu altınları sakladık. Eğer üç sene evvel tebdîl etse idik, bugünkü fiyâtı tutamazdık".
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=