HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2384 Sabur Sami Bey: "-Fâiz ziyânını hesâba katmıyorlar". Keresteciyan Efendi: "-Sadi Beyefendi'nin buyurduklarına cevâben derim ki, bugün altına mukâbil İngiliz doları almak yine altın demekdir. Bunun tebdîli kambiyo tebeddülâtına tâbiʻ olmaz. Ne düşkünlük olur ne de tereffuʻ olur. Binâenaleyh vârid-i hâtırdır ki, bu altınlarla İngiliz lirasına veya dolarına tebdîli sûretiyle kambiyo tebeddülâtına tâbiʻ tutmamız mı iyidir, yoksa bir bankaya verip de % 4 fâiz almamız mı iyidir? Bendeniz merkez-i umûmî mâliye encümeninin raporuna iştirâk ediyorum. Yani ikinci şıkkı tercîh ediyorum". Şerif Bey: "-Efendim, bendenizin söyleyeceğimi beyefendi îzâh buyurdular. Hilâl-i Ahmer'i bu altınları aynen muhâfaza etdiğinden dolayı tebrîk edeceğim. Eğer bunları da Hilâl-i Ahmer piyasa- ya dökseydi diğerleri gibi bunlar da Amerika'nın, Suriye'nin ilh. bankalarına akıp gidecekdi. Keşke mümkün olaydı da otuz bin, yüz bin lira tutsaydı, daha iyi idi! Burada teʼmîn edeceği fâizin hiç ehem- miyeti yokdur. Onun için bu altın mesʼelesinin daha fazla münâkaşası doğru değildir". Âkil Muhtar Bey: "-Efendim, Sadi Bey bir defa satış mesʼelesinde büyük bir güçlük olduğu- nu söylediler. Buna karşı heyʼet-i merkeziyenin maʻzereti vardır. Çünkü bizim bir tarafdan eşyâmız uzakdan celb olunuyordu ve orada tanzîm olunuyordu. Diğer tarafdan satış yapmak istiyorduk ve bizim dâimâ taʻkîb etdiğimiz gâye şudur ki, mümkün olduğu kadar Hilâl-i Ahmer'e ziyân etdirme- yelim. [135] Ufak tefek satışları Sultanahmed'deki sergide yapdık. Tahsîldâr mesʼelesine gelince; tahsîldâr mesʼelesinde bendeniz de bir şey arz etmek istiyorum. Çok zamân tahsîldâr kullandık ve el-ân şimdi bile tahsîldârımız vardır. Maʻatteessüf çok defalar bunun bir netîce vermediğini, yapılan masrafı korumadığını gördük. Birçok defa aynı zâta tahsîldârın üç-dört defa mürâcaʻat etdiği fakat savuşdurulduğu vâkiʻdir. Öyle arzu ediyoruz ki, ahâlîmize Hilâl-i Ahmer zihniyeti derîn şekilde nüfûz etsin ve herkes borcunu kendisi versin. Avrupa'da bu teʼmîn edilmişdir. Raporumuzda pul mesʼelesinden kâfi derece- de bahsolunmuşdur. Mahalle teşkîlâtı maʻlûmunuzdur. Ona dâir bir şey söylemeyeceğim. Sabur Bey bordrolara pul yapışdırılmasını teklîf etdiler. Biz bunu çok düşündük. Geçen sene bendeniz Ankara'da iken görüşdüm. Bu mesʼele bir kânûna tâbiʻ imiş. Kânûnun taʻdîli ise meclisin karârına vâbestedir. Remzi Bey'in bazı iʻtirâzlarına idâre raporu okunduğu vakit îzâhât veririz". Mehmed Celâl Bey: "-Efendim, satış için iki usûlümüz vardır. Biri halka sühûlet olmak üzere Sultanahmed'de sergi açdık. Herkes buradan kemâl-i sühûletle ve dükkândan aldığı gibi istediğini alabilir. Çırağan'daki depomuz büyük satışlara mahsûsdur, efendim. Burada en çok satış Bahriye ve Müdâfaʻa-i Milliye Vekâletlerine âiddir. Külfet olsa da hiçdir. O külfeti ihtiyâr etmek istemeyenler sergiye giderler. Muʻâmelâtı tanzîm, tensîk için başka çâre yokdur". Reîs: "-Efendim, idâre raporu ile mâliye raporunda bazı noktalar yekdiğerine tedâhül etmişdir. Gelecek ictimâʻda idâre raporu hakkında da müzâkere cereyân eder. Her iki rapor ayrı ayrı reʼyinize arz olunur. Esâsen bunlar merkez-i umûmî raporunun birer hulâsasıdır. Her iki raporun kabûlü mer- kez-i umûmî raporunun kabûlü yani merkez heyʼetinin ibrâsı demekdir. Bugün vaktimiz kalmamışdır. Bu müzâkereyi devâm ediyor farz ederiz. Perşembe günü öğleden evvel ictimâʻ ederek gerek mâliye encümeni raporunun bakıyye-i müzâkerâtına devâm olunur gerek idâre raporu müzâkeresi icrâ kılınır. (Muvâfık sesleri) Perşembe günü onda ictimâʻ edilmek üzere celseyi taʻtîl ediyorum, efendim". Sâʻat 5

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=