HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2395 maʻâş ikrâmiye iʻtâsı teʻâmüldür diyorsa bendeniz buna da muʻârız değilim. İkrâmiyelerin tevzîʻinde isâbet olmak üzere meʼmûrlar içinde daha fazla çalışdıkları görülenlere bir maʻâşdan gayrı muʻayyen nisbetde ikrâmiye vermek salâhiyetini buradaki heyʼet, merkez-i umûmîye versin". Hüsnü Hâmid Bey: "-Bir de verilecek paranın nereden geldiğini düşünelim. Biz bu parayı nere- den topluyoruz? İʻâne ile. Muʻayyen olarak topladığımız bu paranın sarf olunacak muʻayyen yerleri var. İʻâneten derc olunuyor. Sâniyen, bu münâsebetle söyleyeceğim raporlar gâyet meʼmûrların le- hindedir. Lisân-ı şükrân ile yâd ediyorum. Kulağımıza gelmiş bazı ufak tefek şeyler de vardır. Onları burada tekrarlamak doğru değildir. Yalnız demek istiyorum ki, yeni teşekkül edecek merkez-i umûmî, tedkîkât ve teftîşâtını meʼmûrları üzerinde daha ciddî bir sûretde yapmalıdır. İşitilen şeyler hakkında husûsî olarak îzâhât verebilirim. İkrâmiye iʻtâsı husûsunda tamâmen Remzi Bey'in fikrine iştirâk ediyorum". Âkil Muhtar Bey: "-Efendim, bu sene heyʼet-i aliyyenize yeni bir kadro ile gelecekdik. Bundan merkezin nakli sebebiyle tebeddülât olacağını bildiğimiz için bu kadroyu getirmedik. Sonra bizim öteden beri heyʼet-i merkeziyeye verdiğimiz bir salâhiyet vardır. Sene içinde fevkalâde hizmeti görü- lenlere mükâfât verebilir. Zannediyorum ki, Remzi Beyefendi'nin bu fikrini kabûl etmek lâzım geli- yor. Biz evvelâ umûmî bir şey ricâ ediyoruz. Bu âna kadar çalışmak meʼmûrlara ve ameleye üç aylık nisbetinde bir defaya mahsûs olarak ikrâmiye iʻtâsını ricâ ediyoruz, efendim. Bunun derhâl burada halledilmesini istiyorum, efendim". Celâl Muhtar Bey: "-Efendim, bu sene gâyet [148] müstesnâ bir senedir. Evvelki senelerde İngilizlerden kalan eşyâyı satmak gibi muʻazzam işlerle meʼmûrlarımızı meşgûl etmemişdik. Bir ticârethâne olsa bile yüzde on nisbetinde ikrâmiye verir. Meʼmûrlarımıza verilecek para, Hilâl-i Ah- mer'e teʼmîn etdikleri azîm kazancın ondalığı gibidir. Demiyorum ki, baʻdemâ da merkez-i umûmî 3-4 maʻâş versin. Bu sene müstesnâdır. Çünkü Hilâl-i Ahmer milyonlar kazanmışdır". Celâl Sâhir Bey: "-Efendim, bendeniz Hâmid Beyefendi'nin meʼmûrlar hakkında bir îmâsı hak- kında söyleyeceğim. İdâre encümeni vezâifi arasında bütün bunları tedkîk etdi. Eğer meʼmûrlardan fenâ hareketleri görüldüğü hâlde istihdâmlarına devâm edenler olsaydı idâre heyʼeti bunlar hakkında heyʼet-i umûmiyeye maʻrûzâtda bulunurdu. Biz bütün tedkîkâtımızda böyle bir şeye tesâdüf etmedik. Şâyân-ı zikir olmayan ufâk kusûrlardan başka bir şey görülmemişdir. Binâenaleyh meʼmûrlar hakkın- da şâyiʻâta ibtinâ ederek sû-i zan hâsıl edebilecek beyânât tashîh olunsun". Hüsnü Hâmid Bey: "-Ben öyle bir şey söylemedim. Meʼmûrlar üzerinde daha ciddî bir kontrol yapılsın dedim". Celâl Sâhir Bey: "-Hüsnü Hâmid Beyefendi böyle bir şey söylemedim diyorlar, efendim. Mesʼele kalmamışdır. Meʼmûrların hepsi ibrâz-ı mesâʻî ediyorlar şeklinde kabûl edilmişdir. Şimdi ikrâmiyenin üç maʻâş nisbetinde verilmesi hakkında Sabur Bey'in, iki maʻâş nisbetinde verilmesi için Safiye Hüseyin Hanımefendi'nin teklîfi, bir de bilâhare merkez-i umûmî hidemâtı görülenleri ayrıca taltîf etsin şeklinde üçüncü bir teklîf var. Bir de bu ikrâmiyenin bir sene hizmet etmiş ameleye de teşmîline dâir dördüncü teklîf var". Âkil Muhtar Bey: "-Merkez-i umûmînin esâsen böyle bir salâhiyeti vardır. Tekrâr ihtiyâc yok- dur, efendim". Reîs: "-Şu hâlde bunun zabta geçmesi kâfidir. Üçer maʻâş nisbetinde ikrâmiye verilmesi teklî- fini kabûl edenler lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olunmamışdır, efendim".

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=