HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 54 2619 (indifâʻât) zuhûra gelir. Lekeler ibtidâ boyna yakın göğsün yukarı kısımlarında ve sırtda, bilâhare batnı, kolları ve bacakları, hattâ boynu istîlâ ederek hastalığa mümeyyiz olan vasfı ızhâr eder. Vech lekeden tamâmen muʻarrâdır. Lekeler kırmızı renkde olup toplu iğne başından mercimek tânesi hacmine kadar olduğu vâkiʻ- dir. Hastalığın şiddet-i vehâmetine göre pek sık ve koyu kırmızı renkde olduğu gibi hafîf vakʻalar da pek seyrek ve kirli esmer bir deri üzerinde hemen de fark edilmeyecek derecede olur. Parmak tazyîki ile lekeler cild üzerinde silinir. Silinmeyen ve kan oturmuş gibi vasıf gösteren vekâyiʻ vahîm telâkkî edilir. Hastalar indifâʻât devrinde yatağa serilmiş ve tamâmen kendilerini gayb etmişlerdir. Hezeyân ve ihtilâcât bilhassa geceleri tezâyüd eder. 10-13'üncü günü hummâ alçalmağa, nabız azalmağa, lekeler sönmeğe başlar. Hezeyân hâli geçer, iştihâ avdet eder. 15'inci gün hummâ sönmüş, hasta kurtulmuşdur. Hattâ hastalığın müddet-i devâmını nazar-ı dikkate alarak Frenkler lekeli hummâya "on dört günlük hummâ" bile demişlerdir. Lekeli hummâda vefeyât ale'l-ekser % 15-18'[i] geçmez. Fakat bazı şiddetli ve vahîm salgın- larda, bâ-husûs harb ve kış esnâsında % 40-50'ye kadar vefeyât verdiği kaydedilmişdir. Bilhâssa ayyâş, maʻlûl ve ihtiyâr olanların hastalıkdan kurtulmaları büyük bir bahtiyârîdir. Çocuklar, hastalığı ekseriyetle hafîf ve kısa devirli geçirirler. Vefeyât da nisbeten azdır. Hastaların ekserîsi zaʻf-ı kalb hâliyle vefât ederler. Bazen de hastalığın sona doğru zâtü'l-kasabât ve'r-riʼe (broncho-pneumonie) ihtilâtı zuhûra gelir ki, dâimâ mevti mûcib olur. Tifüsün birçok ihtilâtâtı meyânında en mühimmi ve tehlikelisi kangrenlerdir. Kendisi bir şiryân hastalığı olması münâsebetiyle cüdrân-ı evʻiyedeki tagayyür dolayısıyla ekseriyâ sivri uçlarda (ayak ve el parmakları, burun ve kulak) kangrenler husûle getirir. Bu gibi ihtilâtât sebebiyle el, ayak, hattâ kol ve bacağından mahrûm kalan nice lekeli hummâ nukahâsı görülmüşdür. Lekeli hummânın insândan insâna geçmesine sebeb olan âmilin bit olduğu Harb-i Umûmî'de yapılan tecârüb ile katʻiyen tahakkuk etmişdir. Hastalığın bundan başka sirâyet menbaʻı yokdur. Hastaların temâs, tükürük, balgam, idrâr gibi ifrâzât ve ifrâğâtı hiçbir sûretle tehlikeli değildir. 1910 senesi Tunus'da çıkan bir lekeli hummâ salgınında Nicole, biti ithâm etmiş ve fakat ha- şerâtdan tahtukurusu ve pirelerden de şübhelenmişdir. Burgens, her iki tarafın bitden ârî olduğuna kanâʻat getirerek lekeli hummâlıları haftalarca sağ- lam insânlar ile yatırmış ve hiçbirisinde yeni bir vakʻa zuhûr etmediğini görmüşdür. Şu hâlde bit olmayan bir muhîtde lekeli hummâ sârî bir hastalık mâhiyetinden çıkar diyebiliriz. Buna mukâbil lekeli hummânın bit olan bir mıntıkada hastalara hiç temâs edilmeksizin müdhiş bir salgın yapabileceğini de tahattur etmeliyiz. [314] Lekeli hummâyı tevlîd eden âmil-i marazî şimdiye kadar yapılan pek çok taharriyât ve tedkîkâta rağmen el-ân meydâna çıkmamışdır. Birçok müdekkikler uzun, kısa muhtelif cinsden mik- roblar taʻrîf etmişler ise de hiçbirisinin hastalığın sebebi olduğunu isbât edememişlerdir. Lekeli hummâya tutulup kurtulanlar pek devâmlı bir muʻâfiyete ve ağleb-i ihtimâl muʻâfiyet-i ebediyeye mazhar olurlar. Harb-i Umûmî'den daha evvel zuhûra gelen salgınlarda bunun aksini isbât edecek hiçbir vakʻa görülmemişdir. Lekeli hummâya tutulmamak için yegâne çâre bitlenmemekdir. Hastalığın zehrini taşıyan her-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=