HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 54 2640 etdiğimiz halk kitlelerinde kız ve erkek birçok gençlerimizin fizyolojik sefâletle maʻlûl olduğunu pek sık müşâhede ediyoruz. Uzaklara gitmeğe hâcet yok. Bir spor meydânına müşâhid olarak gitdiğimiz zamânda top arkasında [332] koşan gençlerimizde tekmîl-i bedenîsi yaşıyla mütenâsib olan gençleri- mizin ne kadar az olduğunu görmüyor muyuz? Bu kâfi değilmiş gibi matlûb olan kaloriyi almadıkları hâlde kendilerini spor ihtirâsına fedâ ve bu yolda kalb ve ciğerlerini çürüten, cüce kalan gençlerimiz az mıdır? Şehirlerimizde böyle olduğu gibi köylerimizde de aynı hâl mevcûddur. Bir tarafdan sıtma, diğer tarafdan gıdâsızlık yüzünden köy gençlerimizin ekseriyet-i azîmesi toprak benizli ve cılızdır. Şimdi bunun sebebini tahlîl edelim. Şehirli ve köylümüz gençlikde gıdâya ehemmiyet verme- mekdedir. Çocukluk yaşında çocuğun eline ağladığı zamân verilen bir mikdâr kuru ekmek onun gün- lük nafakasını teşkîl etdiği gibi gençlik devrinde de bir dilim kuru ekmeğe bir mikdâr yağsız peynir katıklık etmekdedir. Bu hâli yalnız fukarâlarımızda değil, zenginlerimizde de görüyoruz. Burada rol oynayan yalnız fakr değil, hayât ve yaşamaya karşı gösterdiğimiz ihmâlkârlık ve lâkaydîdir. Avrupa ve bilhâssa Almanya Harb-i Umûmî'yi taʻkîb eden en sıkıntılı günlerinde bile gençliğin gıdâsına ehemmiyet vermiş, zengin ecnebîlerin de yardımı teʼmîn edilerek ibtidâî ve âlî talebeleriyle dârül- fünûn müdâvimlerine mahsûs aşhânelerde kandan yapılmış sucuklar ile ihzâr edilmiş çorba ve sıcak yemekler vermek sûretiyle yardımda bulunmuşlardır. Gençlikde gıdâ mesʼelesi dârülfünûn müder- rislerinin, iktisâd ve iʻâşe âmirlerinin en mühim işleri sırasına geçmiş ve esâslı ilmî karârlar vererek müstaʻcel tedbîrler almışlardır. Bizde de dârülfünûn talebeleri arasında gününün yirmi dört sâʻatini üç günde pişirdiği etsiz çorba ile soğuk medrese odalarında geçirmek mecbûriyetinde bulunan talebeler acaba düşünülüyor mu? Zengin gençler arasındaki gıdâsızlığın en mühim âmili yaşama usûllerimizdeki bozukluk ve bir de üzerlerinde âile terbiye ve idâresinin nâfiz olamamasıdır. Az yemeği nezâket add ü telâkkî eden saltanat terbiyesinin sakîm mîrâsı aristokrat âilelerimizin çocukları üzerinde gayr-ı şuʻûrî bir tarzda teʼsîrini maʻalesef hâlâ devâm etdirmekdedir. Binâenaleyh memleketimizi tehdîd eden bedenî tereddîsi ve vereme karşı mücâdele için gençlikde gıdâ mesʼelesine ehemmiyet vermek mecbûriye- tindeyiz. Avrupa'da çocuğun doğduğu târîhden iʻtibâren boyu ölçülür, vezni tartılır. Bir yaşında ve 75 santimetre boyunda bir erkek çocuk için on kilo yirmi santigram bir vezn-i tabîʻî mikyâs kabûl edilmişdi. 15 yaşında 157 santimetre boyundaki erkek çocuk için de 45 kilo kabûl edilmişdir. İşbu fazla boy büyümesi devrini atlatdıkdan ve tevakkuf devresine dâhil oldukdan sonra boydaki metreden sonra metâneti metre adedi kadar beden ağırlığı bir genç için lâzımdır. Her genç kendini dâimâ kont- rol etmeli ve bu tenâsübü gâib etmemeğe uğraşmalıdır. Avrupa'da parklar, âbdesthâneler, banyo mahallerinde meccânî ve otomatik basküller mevcûd- dur. Herkes kendini parasız kontrol edebilir. Gençlikde bilhâssa nemâ sıçramaları tesmiye edilen devirlerle, bülûğ zamânında gıdâya fevkalâde ehemmiyet vermek lâzımdır. Çocukda boy ve beden artması yekdiğerini taʻkîben seyreder. On iki ile on beş yaş arasında boy aʻzamî şiddetde uzar, yirmiye kadar uzama devâm eder. Yirmi ile otuz arasında batî sûretde tezâyüd mevcûddur. Vezn ise on beş yaşından sonra kuvvetle artmağa [333] başlar. Bütün bu fizyolojik tezâ- yüdler kızlarda daha evvel vukûʻa gelir. Çocuğun nemâsında mevâsimin de teʼsîri olduğu, bilhâs- sa sonbahârda veznin artdığı zikredilmekdedir. Tahsîlin de iştihâ ve beden nemâsı üzerinde azaltıcı bir teʼsîr yapdığı ve hâricden alınan gıdâların beden ve rûh arasında paylaşılamadığı ve bu yüzden mevsimsiz yorgunluklar zuhûr etdiği bazı tecrübî rûhiyâtçılar tarafından iddiʻâ ve her çocuk için bir sıhhat defteri tutularak altı ayda bir çocuğun boy, vezin, vüsʻat-i sadrı muʻâyene edilmesi taleb edil-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=