HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 55 2664 2-Nişasta, şekerler, hubûbâtdan ibâret olan mevâdd-ı fahmiyeye, 3-Tereyağı, züyût ve et yağlarından ibâret bulunan ağdiye-i şahmiyeye, 4-Su, tuz, fosfat, karbonatları ihtivâ eden ağdiye-i maʻdeniyeye münkasemdir. İşte en mükemmel bir gıdâ olmak üzere tanıdığımız süd, kazein denilen bir mâdde-i azotiye, laktoz veya süd şe[ke]ri denilen bir mâdde-i fahmiye, tereyağı denilen bir mâdde-i şahmiye, tuzlar ve sudan ibâret bulunan mevâdd-ı maʻdeniyeyi câmiʻdir. Buna mukâbil [349] mâdde-i azotiye olarak glüten fahmı olarak nişasta ve mevâdd-ı maʻdeniyeyi ihtivâ eden ekmeğin terkîbinde mâdde-i şahmi- ye ve suyu bulunmamakdan dolayı kıymet-i gıdâiyesi dûndur. Her ne vakit hücerât-ı uzviye temdîd-i hayât ve faʻâliyetlerine muktezî mâddelere ihtiyâcları olursa uzvi[ye]t-i muztaribenin her cihetinde mahsûs olan açlık ve susuzluk denilen bir hiss-i müşte- reki iʻlân eder ve mâ bihi'l-ihtiyâcı olan mevâd ihzâr ve iʻâde edilmedikçe uzviyet derhâl kendi aksâ- mından istiʻâreye yani kendini yemeğe başlar ve zaʻîfler. Bu sûretle uzviyetin mevâdd-ı müddeharası sarf edilerek biterse hübût-ı kuvâ, tenezzül-i harâret gibi avârız-ı elîme başgösterir. Nihâyet bunları açlıkla ölüm taʻkîb eder. Hazım (Sindirmek) Etʻimenin ağza idhâli Gıdâlar ya sulb veya mâyiʻdir. Sulb olanlar doğrudan doğruya elimizle veya bi'l-vâsıta ağzımı- za idhâl ve diş ve dudaklarımızla hıfz u zabt edilir. Mâyiʻ olanlar da ya kaşık veya kadehle içilir veya çocuklarda olduğu gibi emilir. Yani çocuk memenin kâʻidesine dudaklarını tatbîk ederek bir nevʻ ağız teşkîl eder ve ağızdaki havâyı çekerek tahliye etmesi üzerine hâsıl olan halâya memedeki süd hücûm eder. Bu muʻâmelede lisân büyük bir rol îfâ eder ve sûret-i mütedâimede ağzın içinde önden arkaya, arkadan öne bir tu- lumba pistonu gibi hareket eder ve önden arkaya hareket etdiğinde cevf-i fem arkadan şirâʻu'l-hanek maʻrifetiyle kapanır. Çiğneme Ağza alınan katı şeyler hazım enbûbesine merbût salya bezleri ifrâzâtıyla bi-hakkın tartîb olun- mak için küçük parçalara taksîm edilmek muktezîdir ki, bu vazîfeyi de ağız oynadıkça aralarına sevk edilen çenelerdeki dişler îfâ eder. Telʻîb (Sulandırma) Meʼkûlât ağızda maʻcûn hâline geldiğinde ağzımızdaki salya bezleri, gışâ-i muhâtî-i femdeki bezlerin ifrâzâtıyla mükemmelen tartîb edilmiş bulunur. Bu sûretle ifrâz olunan ve mikdâr-ı yevmîsi 500'den 1.500 grama kadar çıkan kalevî mâyiʻin adı luʻâb yani salyadır. Bu mâyiʻin ifrâzı dâimî ise de yemekler ağza alınır alınmaz bir fiʻl-i münʻakis-i asabî ile artar. İfrâzât-ı mezkûre bazen ağza yemek alınmaksızın da mütezâyid olursa da bu ekseriyetle hâmil kadınlarda görülür ve telaʻub (ağız sulanması) ismini alır ve sebebi henüz mekşûf değilse de bir hâlet-i tesemmümiyeye atfedilmekdedir. Bazı mevâd da luʻâbın ifrâzâtını artdırır. Nitekim cıva iʻmâlâthâneleri amelesiyle cıva ile tedâvî edilen hastalarda ale'l-ekser salyanın izdiyâdı görülür.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=