HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 55 2665 Luʻâb etʻime üzerinde muhtelif teʼsîrât icrâ eder. Bir kere şeker gibi şeyleri hal eder. Lokma- larımızı yumuşatır ve hâvî bulunduğu luʻâbîn ve Frenkçe pityalin denilen bir muhammir-i hayvânî teʼsîriyle nişastayı dekstrin ve baʻdehû glikoza tahvîl eder ve bu muhammir-i münhal ile nişastalı gıdâların temâsı devâm etmek istediği gibi ağzımızda başlayan muʻâmele miʻdede de devâm eder. Luʻâbda kibrît-i kiyânûs-ı potasyum milhi mevcûd luʻâbın semmiyeti buna atfedilir. Bundan başka luʻâbda cevher, bol klorü[r]ler, fosfatlar, karbonatlar vesâire de bulunursa da fakat hâvî [350] bulunduğu en mühim unsur pityalin denilen bir diyastazdır ki, nişastayı şekere tahvîl eder. Bu mâdde çocuklukdan iʻtibâren luʻâbda mevcûd ve kelblerle birçok eklü'l-luhûmda bulunmadığı gibi atlarda da bulunmazsa da diğer bütün eklü'n-nebât hayvânâtın salyasında bulunan bir muhammir-i münhaldir. Nişastanın şekere inkılâbı için 38'den 41 dereceye kadar harâret lâzımdır. Bu derece mâ-dûnundaki harâretde muʻâmele-i kimyeviye gevşediği gibi bu derecenin fevkinde de aynı hâl vâkiʻ olup pityalin mahv olur. Bir gram pityalin bir kilo nişastayı şekere tahvîl ederse de muhît ne çok hâmızî ve ne çok kalevî olmamalıdır ve bir de pişmiş nişastada teʼsîr daha serîʻ, pişmemişde daha batîdir. Nişastanın tabîʻatı da bu husûsda medhaldârdır. Meselâ pişmiş mısır unu bir-iki dakîkada glikoza tahavvül etdiği hâlde patates unu ikiden dört sâʻate kadar zamân ister. Bu fark da nişasta habbeleri zurûfunun fark-ı mukâvemetindendir. Pityalinin nişasta üzerine teʼsîri onu sulandırmakdır. Bu tahavvülün ilk merha- lesi de dekstrinin vücûd bulmasıdır. Maʻa-hâzâ şurası unutulmamalıdır ki, müteveffâ Claude Bernard diyastazı tahammürden mütevellid bir mahsûl-i ârızî olduğunu kabûl ederdi. Mâdde-i mezkûrenin tebeddül-i nişâîye hizmeti derkâr olmakla berâber haşlat-ı mezkûrenin ârıziyeti meşkûkdur. Çünkü diyastaz hâssiyeti etler, kan, böbrekler, kalb gibi kâffe-i ensiceye az çok şâmildir. Mâ-hasal, luʻâb hal edebildiği şeyleri eridip nişastanın glikoza inkılâbını tesrîʻ ederek lokma-i taʻâmiyeyi ale'l-husûs gud- de-i tahte'l-fekkî ifrâzâtıyla ihzâr ve meriye sevk yani kâbil-i temessül bir hâle inkılâbın muʻâmelât-ı evveliyesini bi'l-ikmâl teʻâmülât-ı kimyeviye sâhası demek olan miʻdeye terk eder. Hazm-ı Miʻdevî Hazmın en mühim efʻâline makar olan miʻde cihâz-ı hazmînin mühim bir kıtʻasıdır ki, buradaki efʻâl ve alâim-i mihanikî ve kim[ye]vî olmak iʻtibârıyla muzâʻafdır. Alâim-i Mihanikiye Bugün ağdiye-i mâyiʻanın miʻdede pek çok durmayıp az müddet sonra kaʻr- sagîr-i miʻde is- tikâmetiyle miʻâ-i isnâ aşere geçdiği kabûl edilmişdir. Şöyle ki, hazım esnâsında miʻdenin kısm-ı mü- tevassıtını ihâta eden ve suisse kravatı nâmını alan elyâf-ı münharife takallus ederek miʻdeyi fevkânî ve tahtânî iki kısma ayırır ki, üstdeki fevha-i miʻdeden bevvâb-ı miʻdeye giden bir kanâl teşkîl eder ve kısm-ı mâyiʻle meşgûldür. Altdaki de bir hazîne teşkîl ederek ağdiyeyi muhâfaza eder. İşte mevâdd-ı zülâliyenin birçok safahât-ı inkılâbiye geçirdiği burada bir hâmızla pepsinden ibâret bulunan usâre-i miʻdeviyenin teʼsîriyle mevâdd-ı zülâliyenin kâbil-i imtisâs ve temessül bir hâle ifrâğı demek olan peptonizasyon başlar. Usâre-i miʻdeviye ancak mevâdd-ı zülâliyeye teʼsîr edip bunları peptona tahvîl eder. Usâre-i miʻdeviye teʼsîriyle maʻrûz olmayan mevâdd-ı zülâliye kâbil-i temessül olmayıp kana zerk edilen zülâl de idrârda gayr-ı mütebevvil olarak bulunur. Peptonlar kimyâ nokta-i nazarınca mevâdd-ı zülâliye-i mütemeyyiʻadan başka bir şey değildir ve bunlar kana zerk edildikde zülâl hâ- linde bulunmaz, hâmızât ve harâretle de teressüb etmezler. Peptonlar alelâde tahassür etmiş kazein
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=