HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 55 2691 his resâili, diş etıbbâsı ücretlerini, ilâc mübâyaʻası ile mekteblerin teftîşât-ı sıhhiyesini, mektebler arasında mektûb teʻâtîsi için kalem teşkîlâtını zikredebiliriz. Bunlardan mâʻadâ Amerika Gençlik Salîb-i Ahmeri'nin Arnavudluk'da Tiran'da teʼsîs etdiği çerâğ mektebinin inkişâfını bu meyânda şâyân-ı kayıd görürüz. MUKTEBESÂT Hanımlarımız Nasıl Çalışıyorlar? Hilâl-i Ahmer Dârüssınâʻası'nda Sadiye Halil Hanımefendi ile mülâkât – Dârüssınâʻa'nın bu- günkü vazʻiyeti – Atölyede iʻmâl edilen eşyâ nasıl satılıyor? İstanbul'da Hilâl-i Ahmer lafzının yaratdığı bir hâle içinde Nezihe, Sadiye, Macide ve Leylâ Hanımların sîmâlarını tahayyül etmemek mümkün değildir. Bilhâssa memleketde kadın mesâʻîsinin pîşvâsı olan bu dört müstesnâ kadın tipinin mütevâzıʻ, sevimli, azimkâr çehrelerinden birini görünce diğerlerini hâtırlamamak kâbil olamaz. Onlar, Hilâl-i Ahmer'in bitmez tükenmez, hayırlı, mübârek mesâʻîsinde bilhâssa Balkan hâilesinin aç ve perîşân İstanbul sokaklarına serpdiği bedbaht ve yurdsuz muhâcir kız ve kadınlarının penâh-ı maʻîşeti olan Hilâl-i Ahmer Dârüssınâʻası'nda tebellür ederler… Fecîʻ bir harbin kanayan yaraları hâlinde melûl, hasta, mâddî ve maʻnevî ölümün hirâs-âlûd tehdîdi karşısında kalan anasız ve babasız kızlarımız, Hilâl-i Ahmer'in kadın feyz-i şefkatinden cev- her alan Dârüssınâʻa'sında dayanacak şefîk, asîl ve mümtâz bir ana göğsünün harâret ve sıyânetini bularak elemlerini unutmağa muvaffak olmuşlardı. Bu sıcak melce, bir tarafdan öksüz ve yetîmlere samîmî bir zahîr olurken diğer tarafdan da hemen nisyâna mahkûm ve eski Türk kadınının sabr u tahammülüne ve rûhî fazîletine nişâne, hattâ âbide olan bedîʻ, zarîf ve kıymetdâr işlerinin ihyâsına, hanımlarımızda yerli maʻmûlât ve masnûʻâta rağbet hislerinin inkişâfına çalışarak memleketimizin iktisâdiyâtına yardım eylemişlerdir. Bu güzel ve müfîd işin müteşebbisleri olan dört kıymetli kadınımız, Besim Ömer Paşa'nın bü- tün kadın mesâʻîlerinde îsâr etdiği teşvîkden kuvvet alarak şâyân-ı gıbta bir tevâzuʻ ve müvânesetle şahsî hodgâmlıklardan münezzeh bir vifâk ile hattâ aralarında bir reîs bile intihâbına lüzûm görmeye- rek hedeflerinin kudsiyetine müteveccih, birbirinin şahsiyetine temessül ederek büyük ve kıymetdâr bir şahsiyet yaratmağa muvaffak olmuşlardır. Mübârek sakfı altında kadınlığın kudsî bir mevcûdiyetini yaşatan bu feyizli müesseseyi ziyâret etdim. Her köşesinde on iki senelik temiz ve necîb bir mesâʻînin zî-hayât hâtıraları yaşayan bu hayırlı müessese faʻâl ve usanmaz sâhibleriyle çok şeyler vaʻd ediyordu. Sadiye Hanımefendi bir timsâl-i tevâzuʻdur. [376] Yüzünde fedâkâr rûhunun ince tebessümleriyle beni karşıladı. Kendileriyle Dârüs- sınâʻa'nın küçük bir târîhçesini teşkîl eden şu kıymetli mülâkâtı yapdım: - Dârüssınâʻa'nızın târîh-i teʼsîsini lütfen söyler misiniz? - On iki sene evvel, Besim Ömer Paşa'nın delâleti ve kıymetli arkadâşlarım Macide, Nezihe ve Leylâ Hanımefendilerin refâkatiyle bu müessese teşekkül etdi. (Bir lâhza yüzü, acı bir hâtıranın elemini resmetdi.) Balkan Harbi'nde yersiz yurdsuz, şefkat ü himâyeye muhtâc genç kızlarımız ve dul genç kadınlarımızın yürek parçalayan fecîʻ vazʻiyetleri bu husûsda müessir bir sâik olmuşdur. Dârüssınâʻa, Hilâl-i Ahmer merkezinin küçük bir yardımıyla açıldı. İbtidâ on beş hanım alarak çalışdırmağa başladık. Bu aded az zamân zarfında yüz yirmiye bâliğ oldu. Bunlar atölyede çalışıyor- lardı. Evlerinde iş işleyen 200 dul kadına da mesâʻîlerine mukâbil ücret veriyorduk. Bu mesâʻî hiç

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=