HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 57 2748 Mektebde heyʼet-i sıhhiye ve taʻlîmiyenin nazar-ı dikkate alacağı mühim bir mesʼele de et tut- mayan ve okkaca fazlalaşmayan talebelerini tedkîk ve taʻkîb etmek ve bu gibilerin esbâbını taharrîye şitâbân olarak lâzım gelen tedâbîri tatbîk etmekdir. Bunun için her sinne göre yaş, boy ve sıkletlerin tabîʻî nisbetlerini hâvî cedveller ihdâs edilerek talebeler nâmına dosyaya vazʻ ve haftada bir taʻkîb edilen rekordlar hıfz edilmelidir. Et tutmayan çocuklarda tağdiyeyi teşvîk ve bilhâssa bunlar için pek mühim bir gıdâ olan süt içirilmekde ısrâr edil- melidir. Bundan mâʻadâ çocukları teşvîk maksadıyla veznen kâfi mertebeye çıkanlara mükâfât gibi şeyler vaʻd ve tevzîʻ etmek de münâsib olur. Mekteb çocuklarında bedenî ve rûhî istirâhatin teʼmîni için yatma zamânları da tesbît edilme- lidir. 10 yaşına kadar mekteb çocuklarının sâʻat on dokuzda, 15 yaşına kadar olanlarının sâʻat 20-21 arasında yatmaları kâʻide ittihâz edilmeli. Bunun teʼmîni için her çocuğa yatma zamânını müşʻir de- receli münhanî kâğıdlar iʻtâ ederek her ayın rekoru dosyada hıfz edilmelidir. Ehemmiyetli bir nokta da mekâtibde mevcûd talebeyi rûhî ve bedenî nokta-i nazardan derecâta taksîm ve sınıflarını tefrîkdir. Bilhâssa hâfıza ve zekâ cihetiyle geride kalanları ayırarak ayrıca bir sınıfda toplamak ve rûh mütehassısları tarafından tedrîs ve terbiyelerine ihtimâm etmek iktizâ eder. Hattâ memâlik-i müte- meddinede bu husûsda daha ileriye gidilerek âbdâl, gabî çocuklara mahsûs ayrıca teşkîlât ve mekâtib ihdâs edilmişdir. Bir de sakat ve özürlü olan çocukları tefrîk ederek ayrıca teşkîlâta tâbiʻ kılmak ihtiyâcı vardır. Bu gibiler bir tarafdan tedrîsâtı taʻkîb, diğer tarafdan bünyelerinde muhtelif avârız ve hastalıkların taht-ı teʼsîrinde zuhûra gelen özür ve sakatlıkların tedâvîsine ihtimâm ederler. Asrın mekâtib husûsunda en nâfiʻ ve kıymetdâr adımı açık havâ mekteblerinin teʼsîsi olmuşdur. Açık havâ mektebi iyi ve güneşli havâlarda kır, sayfiye, bâğçe ve park gibi mahallerde ve tamâ- men açık havâda kanape veya uzun iskemlelerde tedrîsât demekdir. Burada çocuklar sâf ve temiz havânın âğûşunda tamâmen ceyyid bir zekâ ile hocalarını dinlemekde, rûhî ve bedenî tekâmülâta mazhar olmakdadırlar. Bir de kış mevsiminde husûsî ve her tarafı cam ve mermer ile muhât pavyonlarda pencereler tamâmen açık olduğu hâlde derslere devâm üsûlü vardır. Burada dâimî yanan kaloriferler ile sınıf ısınmakda ve hâricî havâ temâsında muʻtedil bir derece-i rutûbet husûle gelmekdedir. [417] Bundan mâʻadâ hiçbir teshîne maʻrûz kalmayarak sâdece bir cebhesi açık sınıflarda usûl-i tedrîs vardır ki, burada 6-10 yaşındaki çocuklar sırtlarına bir kürk, bacaklarına birer battâniye alarak tedrîsâtı taʻkîb etmekdedirler. Mekâtib yeni yetişen neslin fikrî ve bedenî neşv ü nemâ ve tekâmüllerini ihzâr eden birer maʻâbid hükmündedir. Bu maʻâbidin her günkü muʻayyen züvvârı dünyevî ve ictimâʻî vezâifine ne kadar nizâm ve sıdk ile devâm ederler ve ne derece sıhhî bir hatt-ı hareket taʻkîb ederlerse muvaf- fakiyet ve semerât o nisbetde tezâyüd edecekdir. Bundan mâʻadâ diyebiliriz ki, mekâtib, devlet ve milletin istiklâl ve istikbâlini işʻâr ve rasânet ü mehâbetini ifhâm edecek birer işârât ve remizlerden ibâretdir. Bu işârâtın bütün dünyâda tesbît edilen nûrlu istikâmetleri dürüst ve muntazam olduğu kadar bir heyʼet-i ictimâʻiyenin ne kadar iftihâr etse hakkı vardır, diyebiliriz.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=