HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 57 2757 şırıngaları, bazıları da kakodilat yapmış. Fakat büyük bir menfaʻat elde edememişdir. Zavallı adamca- ğız, günden güne mum gibi eriyormuş. Dudaklarında zerre kadar kandan eser yok. Ayakda bir mevtâ hâli var. Bu şişlerden şikâyeti yok. Şişler üzerine sürülmek üzere iode de plomb merhemi verdim. Has- tadan plazmodi bakılmak üzere kan aldım. Wassermann teʻâmülü için de 10 santimetre mikʻabı kan aldım. İdrârını muʻâyeneye gönderdim. Kendisine bir de röntgen muʻâyene etmesini tavsiye etdim. Hasta bana dört gün sonra raporlarını getirdi. Plazmodi yokdu. Fakat frengi vardı. Hastayı tedâvîye başladım. Bundan evvel hastaya müteehhil olup olmadığını sormuşdum. Evli olduğu tahakkuk edince refikasını da görmem lâzım geldiğini söylemişdim. Refîkası [426] pek zaʻîf olmamakla berâber o da kansızdı. Kuvvetli bir seyelân-ı mehbilîsi vardı. Kan onda da + + + + dört zâid netîce verdi. Bu zât katʻiyen eskiden yara bere çıkarmadığını iddiʻâ ediyor[du]. Karısını tedâvî ederken bütün hakîkatin tezâhürüne yardım eden bir vakʻa oldu. Bundan iki sene evvel tedâvî etdiğim ecnebî bir musikî-şinâsı söz arasında tanıdığını söylemişdi ve bana benim kendisini iyi tanıyıp tanımadığımı sordu. Evet, ma- dam dedim, bu benim tedâvî etdiğim hastalarımdan birisidir. O vakit iʻtirâfda bulundu. Bu zâtla evlenmezden evvel o adamın metresi olarak yaşıyormuş ve hastalığı ondan almış. Şimdiki kocasına bir şey söylememiş. Fakat mesʼele tezâhür etmişdi. Benden kocasına bu mesʼele- den bahsetmemem için yemîn aldı. Fi'l-vâkiʻ bu âilenin felâketine sebeb olmuşdu. Asıl şâyân-ı dikkat birçok vekâyiʻde gördüğüm üzere frengi mutlak her defada tezâhürât-ı efrenciyeyi şankr tarzında göstermiyor. Bazen pek hafî seyreden, hiçbir sûretle belli etmeden vücûda yerleşen vekâyiʻ vardır. Mutlak her defa tanılan aʻrâzı aramak doğru değildir. Size fakrü'd-demi taklîd eden ikinci bir vakʻadan daha bahsedeceğim. Bu vakʻada diğerleri gibi teşhîs etmek için hiç zahmet çekmedim. Has- ta bana 3 sene evvel frengi yarası çıkardığını ve o zamân kendisini iyi tedâvî etdirmediğini söyledi. Hasta günden güne zaʻîfliyordu. Arada sırada müdhiş buhrânlara tutuluyor, bağırıyor, kızıyor. Bayıl- dığı çok vâkiʻ oluyormuş. Günden güne zaʻîfliyor. Bir sene zarfında 16 kilo vezninde bir tenâkus var. İğne yapdırmakdan korkuyor. Çünkü bir gün koluna yapılan bir neo-salvarsandan dolayı kolu şişmiş, günlerce ıztırâb çekmiş. Kendisini iknâʻ etdim ve tedâvîye başladım. Hastaya üç hafta kadar evvelâ cıvâ tedâvîsi tatbîk etdim. Onu müteʻâkib az mikdârda neo-salvarsandan başlayarak 0,90 santigrama kadar çıkdım. Hastanın toplandığını göz ile vâzıhan görüyordum. Haftada ikişer kilo alıyordu. Altıncı haftanın nihâyetinde on kiloya yakın bir vezn-i bedenin tezâyüdünü gördüm. Renk düzeldi, gözlerine neşʼe geldi. Dudakların hâsif ve saman rengi yerine ince bir kırmızılık geldi. Şişmanlık onu güzel bir kadın yapdı. Frengi maʻatteessüf birçok etıbbâyı aldatır. Hastalık sahneye başka kıyâfetle çıkar. Bir romatiz- ma, âdî bir romatizma zannedersiniz. Nasıl ki bazı eşhâsda da verem muhtelif kıyâfetde sahneye çıkar ve kimse onu tanıyamaz, mak- yajını pek güzel yapar. Frengi ve verem milletleri harâb eden iki düşman-ı bî-amândır. Bunların yanına aynı rolleri oynayan sıtmayı da ilâve etmek lâzımdır. Size son bir müşâhededen daha bahsedeceğim. Bu zavallı bir kadındır. Maʻatteessüf yedi se- neden beri bütün aʻrâzı bir çerçeve dâhiline sokmak, ona bir hakîkî isim vermek kâbil olamamışdır. Hastanın en çok şikâyeti başağrıları ve mütemâdî baş dönmeleridir. Baş dönmesi bazen o kadar şid- detli oluyordu ki, sokağa çıkmağa cesâret edemiyordu. Zavallı kadın uzun seneler birçok doktorların tedâvîlerine maʻrûz kalmış, pek kıymetli olan bir meslekdâşımız sinirin var diyerek zavallıya aldır- mamış. Hasta bana ümîdsiz bir hâlde geldi:

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=