HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6
2460 Beşinci Sene 26Rebîʻulevvel sene 1344 / 15Teşrîn-i Evvel sene 1341 (1925) Numara 50 Makâlât ve İʻlânât, Mecmûʻa Müdüriyeti'ne Gönderilmelidir. TÜRKİYE HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻASI Derc Edilmeyen Evrâk ve Makâlât İʻâde Edilmez. Her Ayın On Beşinde Neşrolunur. Senelik abonesi bir liradır. Merciʻi: Yerebatan Câddesi'nde Hilâl-i Ahmer Merkezi. Telefon: İstanbul 2653 Mündericât: İctimâʻî Hıfzıssıhha – İlmî Konferans – Orman Yangınları – Japon Salîb-i Ahmeri'nin Vazʻiyet-i Umûmiyesi – Hilâl-i Ahmer Havâdisi – Salîb-i Ahmerler Havâdisi – Gençlik Salîb-i Ahmeri – Muktebesât – Fransızca Kısmı – İngilizce Kısmı İCTİMÂʻÎ HIFZISSIHHA -23- Açık Havâ Açık havânın son asırda nüfûs-ı umûmiyeye bahşetdiği bereket ve sıhhat-i umûmiyeye lütfetdi- ği âfiyet hiç şübhesiz câlib-i dikkatdir. Hıfzıssıhhanın bu feyizdâr kapısı açıldığından beri hayât-ı ictimâʻiyenin bazı safahâtı tamâmen değişmiş ve sıhhat-i umûmiyenin vikâyesine doğru pek mühim geçidler elde edilmişdir. Ecdâdımız eskiden sıhhat ü âfiyeti hep kapalı, rüzgârdan ve soğukdan masûn yerlerde bula- rak tarz-ı hayâtlarını ona göre tanzîm etmişlerdi. Onların bütün hastalıkları, hep hâricî teʼsîrâta ve bilhâssa havâ-yı nesîmînin tebeddülâtına atfetmeleri pek de haksız değildi. Henüz mikrob ve virüs nazariyesi maʻlûm olmamışdı. Bugünkü nesil mikrobu tanıdıkdan sonra hâricî havâ-yı nesîmîden korkmağa mahal kalmamış ve bilakis sâf havânın mikroblar üzerine olan teʼsîr-i muzâdd-ı taʻaffünîsi halkı yuvadan kır ve bâğçe- lere çekmişdir. Nitekim köylerimizde hıfzıssıhha kavâʻidinin pek ibtidâî olmasına rağmen köylerimi- zin gürbüz ve tâmmü's-sıhha olmaları hep açık havâda çalışmaları, yatmaları dolayısıyla değil midir? Memleketimizde eskiden beri tarz-ı hayât ve iʻtiyâdâtımız mümkün olduğu kadar zamânlarımı- zı kapalı havâda ve mahallerde vakit geçirmek olmuşdur. Rüzgârın biraz esdiği, bulutların gökyüzü- nü azıcık karartdığı günlerde annelerimizin yavrularını vikâye emeliyle yapdıkları tenbîh ve nasîhat dışarıya çıkmamakdan ibâretdir. Fi'l-hakîka büyümek, serpilmek, tabîʻatın bütün inʻâmından istifâde etmek için sâf havâya gıdâ kadâr muhtâc olan o zavallı yavrular bütün günlerini böylece fenâ bir iʻ- tiyâd kurbânı olarak evin karanlık, havâsız köşe bucaklarında geçirmeğe mecbûr kalırlar ve ne derece ıztırâb ve teessür duyarlardı.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=