HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 50 2463 El-hâsıl açık havânın birçok hastalıklardan insânı vikâye etdiğini cisim ve rûhun inkişafına daha ziyâde hizmet etdiğini kudret-i hayâl ve tefekkür tevlîd etmekle berâber efʻâl-i harekiye ve te- gaddiyeyi de takviye etdiğine her ferd kâniʻ bulunmalıdır. Bir kelime ile diyebiliriz ki, "açık havâ" vücûd için elzem "bâd-ı havâ" bir gıdâdır. KONFERANSLAR Doktor Besim Ömer Paşa'nın "nüfûs siyâseti" hakkında mühim bir konferansı: Birbirimizi Aldatmayalım! Erkek Muʻallimler Mektebi'nde bu senenin haftalık konferanslarına Pazar akşâmı Müderris Besim Ömer Paşa'nın mühim ve heyecânlı bir musâhabesiyle başlandı. Müdür İbrahimAlaaddin Bey, paşayı hâzırûna ve talebeye takdîm ve mekteb nâmına kendisine teşekkür etdikden sonra Besim Ömer Paşa, mühim inkılâbât-ı ictimâʻiye ve medeniyeye müncer muvaffakiyât-ı milliyemizi tesʻîd ederken vatan uğrunda şehîd olan fedâkârân-ı ümmeti tahatturla nüfûsumuzu telâfînin cümlemize mukad- des bir vazîfe addedilmesi lâzım geldiğinden başlayarak kendisine hâs samîmî ve müessir ifâdesiyle nüfûs siyâsetinin ne demek olduğunu ve bu siyâsetle muʻallimlerin nasıl teʼsîr yapabileceklerini îzâha başladı. Paşanın kanâʻatince nüfûs siyâseti her hükûmet için olduğu gibi bilhâssa bizim memleketi- miz için bir mesʼele-i hayâtiyedir ve başda muʻallimlerle doktorlar bulunduğu hâlde efrâd-ı milletden her biri bu hayâtî mesʼele ile behemehâl alâkadâr olmak ıztırârındadır. Müncî-i aʻzam son nutuklarından birinde: "-Muhterem ahâlî, birbirimizi aldatmayalım! Medenî cihân çok ileridedir ve ona yetişmek için çok fazla çalışmaya mecbûruz" buyuruyor. Nüfûs mesʼelesindeki vehâmeti takdîr etmeliyiz. Bu husûsda birbirimizi aldatmamalı ve yarayı bütün çıplaklığıyla görmeliyiz. Bundan otuz sene evvel, Osmanlı İmparatorluğu devrinde bir Alman'ın yapdığı hesâba göre Türkiye'de kilometre murabbaʻı başına yalnız on altı nüfûs isâbet [201] ediyormuş. Bizde ihsâiyât daha doğrusu demografi fenni he- nüz teessüs etmediği için bu rakam her hâlde çok takrîbî, lâkin hakîkat bunun ifâdesinden belki daha acıdır. Belçika'da kesâfet-i nüfûs bir kilometre başına 251, İngiltere ve Gal'de 239, İtalya'da 121, Almanya'da 120, Fransa'da 74 kişi tesâdüf etdiğine bakılırsa hayât mücâdelesinde onlara yetişmek için on altı kişinin ne kadar az olduğunu takdîr etmemek kâbil değildir. Çünkü bir milletin nüfûsu ona yakın milletlerle hem-âhenk bir nisbetde olmazsa vazʻiyet mühlikdir. Bugün lisân-ı siyâsetde ekalliyet, plebisit (ârâ-yı umûmiyeye mürâcaʻat) kelimeleri nüfûs siyâ- setinin ehemmiyetini göstermekdedir. Besim Ömer Paşa, nüfûs siyâsetinde üç esâslı mesʼelenin mütâlaʻa edilmesi lâzım olduğunu söylüyor: Tevellüdât, vefeyât ve muhâceret. Muhterem müderris kırk senelik hekîmlik hayâtına is- tinâden söyleyebilirim ki, diyor, Türk kadını çok doğurur. Fakat doğanların belki yüzde yetmişi ölür. Hayır, daha doğrusu öldürülür! Türk'ün çok çocuğu olur, fakat hayâtda kalanları azdır. Yaşar adlı adamların ne kadar kardeşleri ölmüşdür! Evlâdı yaşamayan âileler çocuklarına Yaşar ismini verirler. Lâkin tevellüdât her yerde gitdikçe azalıyor. Hattâ en ziyâde çocuk doğan yerlerde 1.000 nüfûs üzerine Almanya'da 37'den 22'ye, İngiltere'de 35'den 25'e inmişdir. Her yerde artık zürriyet tahdîd olunuyor.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=