HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 58 2811 sâik olarak burada iki mâdde var: Kırk üç ve kırk yedinci mâddeler. Kırk üçüncü mâddede gerçi aʻzâ- nın bir reʼyi hâiz olması muharrerdir. Fakat bir aʻzâ muhtelif yerlerden murahhas intihâb olunduğu zamân vazʻiyet ne olacakdır? Fakat bunun bir teʼsîri olur. Maʻlûm-ı âlîniz kongre inʻikâd etdiği için murahhas olan aʻzânın adedi nisâb derecesine gelmek [468] lâzımdır. Binâenaleyh îcâb eder ki, burada şimdi her zât yalnız bir reʼyi hâiz olduğu gibi bir zâtın uhdesinde de iki veya üç yerin murahhaslığı ictimâʻ edemez diye bir mâdde tesbît edelim. Sonra diğer mâddede "merkez-i umûmî aʻzâsı yalnız kendi icrââtına âid mesâilde reʼy iʻtâ edemez" diyor. Bununla anlaşılıyor ki, merkez-i umûmî aʻzâsı kongrenin aʻzâ-yı tabîʻiyesindendir. Ancak kendi icrââtına âid olan mesâilde iʻtâ-yı reʼy edemez. Yine evvelce arz etdiğim vazʻiyetden dolayı merkez-i umûmî aʻzâsının murahhas olarak in- tihâbına lüzûm kalmıyor. Çünkü hem merkez-i umûmî aʻzâsı ve hem de murahhas olarak intihâb olu- nursa gelecek aʻzânın mikdârını tenkîs etmiş olur. Binâenaleyh bu mâddenin tefsîrî sûretinde değil, taʻdîl sûretinde tedvîni lâzım gelir". Sıhhiye Vekîli Doktor Refik Bey (Merkez-i Umûmî Reîs-i Evveli): "-Efendim, mevzûʻ-ı bahis olan mesʼele merkez-i umûmîden bazı arkadâşlarımız üç yerden, bazı arkadâşlarımız dört yerden murahhasdır. Bazı arkadâşlarımız da iki yerden murahhas intihâb olunmuşlardır. Nizâmnâmenin sarâ- hatine nazaran müzâkerâta başlamazdan evvel bu mesʼelenin halli lâzım geliyor. Merkez-i umûmî- nin heyʼet-i celîleye arz etdiği mesʼele budur. Mustafa Bey arkadâşımızın buyurduğu gibi merkez-i umûmî aʻzâsı, aʻzâ-yı tabîʻiyeden olmak iʻtibârıyla bulunacakdır. İcrââtına âid mesʼelede bittabʻ reʼ- ye iştirâk edemez. Fakat diğer yerden de murahhas intihâb olunabiliyor mu? İki yerden, üç yerden reʼy alan arkadâşlarımız var. Acabâ mebʻûsân intihâbâtında olduğu gibi bir ciheti iltizâm etmek şıkkı mı tercîh edilecek? Yalnız üç yerin murahhası olmakla berâber bir reʼ- yin sâhibi [mi] olacakdır? Bunların tavazzuh etmesi lâzımdır. Bizim heyʼet-i celîlenizden istediğimiz bunlardır, efendim". Aydın Mebʻûsu Doktor Mazhar Bey (Van Murahhası): "-Bugün, bugünün işini halletmek nok- ta-i nazarından tefsîr edilmek lâzım gelir ise bendenizin hâtırıma öyle gelir ki, kongrenin mukarrerâtı meyânına dâhil olmak lâzım gelir. Kongre bunun hakkında bir karâr verirse bundan sonra olacak bütün kongrelere de o karâr şâmil olur. Şu hâlde bu, günün mesʼelesi değildir. Bunu böyle mütâlaʻa edince bu kongredeki işi halletmek noktasından hareket edilmiş olmaz. O vakit Mustafa Bey'in teklîf eylediği gibi ikinci şıkkın müzâkere ve mütâlaʻasına geçmek lâzım gelir. Şu hâlde bugün için böyle bir karâr vermek lâzım gelirse kongrenin rûznâmesinden çıkarmak îcâb eder. Kongrenin rûznâmesi dâhilinde müzâkere edilecek ise… Nizâmnâmede taʻdîl mâhiyetinde müzâkere ve intâc edilmek îcâb edecekdir. O vakit hakîkaten birkaç nokta vârid-i hâtır olur. Doktor Mustafa Bey aʻzâların azlığına sebebiyet verir dediler, vâriddir. Merkez-i umûmî aʻzâlarının kendi haklarında olan şeye reʼy verme- sin demekle diğer noktalardan kurtarmış olmayız. Çünkü diğer umûmî mesâilde temsîl vazîfesinden mahrûm etmiş oluruz. Bu, doğru bir şey değildir. Kendi hakkındaki bir şeyi de reʼy istiʻmâlinden mahrûm etmek hakkımızdır. Fakat umûmî olarak reʼylerini istiʻmâl etdirmemek hakkımız değildir. Temsîl etdiği mahallin reʼylerini istiʻmâlden menʻ etmeğe hakkımız var mıdır? Böyle olunca bu tezâddı izâle etmek lâzım gelir. Bunun için de esâslı bir mâdde tesbît etmeğe ihtiyâc vardır. Kongre aʻzâları başka yerlerin murahhaslıklarını kabûl edemezler diye bir mâdde yapmak lâzım gelir yâhûd mutlak olarak her şeyde reʼyini verebiliyor [469] demek lâzımdır. Fakat bunun bir noktadan prensibe muhâlefeti vardır. Kendisinin icrââtı mevzûʻ-ı bahis olduğu mesʼelede reʼy vermesi biraz garîb görü- nür. Refik Bey'in beyânâtlarından anlaşıldığına göre bunu tesbît edenler fikirlerinde musır ise işi kısa

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=