HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 58 2824 Ali Nazmi Bey: "-Ali Nazmi Bey (Kastamonu Murahhası): "-Reîs beyefendi, sâhib-i takrîrin hüküm mâhiyetinde demekden maksadı nedir? Îzâh buyursunlar. Tenevvür edelim". Giresun Mebʻûsu Kâzım Bey (Tedkîk Komisyonu'ndan): "-Mazbatamızda îzâh etdik. Hilâl-i Ahmer'in İstanbul anbârında mevcûd eşyâdan porselen, erzâk, çamaşır şuʻbeleriyle Eskişehir anbâr- larının çamaşır, porselen ve erzâk kısımlarının taʻdâd ve ikmâli yapdığımız tedkîkâta nazaran lâ-ekal altı ayda olacakdır. Binlerce kalem eşyâ daha vardır. Bunların her birisinin tedkîki üç-dört aya mü- tevakkıfdır. Tedkîkât hitâmında lâzımü'l-icrâ bir hâle gelecek olursa senelerden beri devâm edegelen bu vazʻiyet nihâyet bulmuş olacakdır. Aksi takdîrde gelecek sene heyʼet-i umûmiyesi yine aynı vazʻi- yetde kalacakdır. Yani hüküm şeklinde bulunmazsa ne olacak? Meselâ farz ediniz, çamaşır şuʻbesinin muʻâmelesi ikmâl olunsun ki, bu rakam kâbil-i muʻâmele bir hâle gelmiş, yani merkez-i umûmî ibrâ edilmiş olsun ve tekrâr ikinci bir tedkîke lüzûm kalmasın. Nokta-i nazarımız budur". Mükerrem Bey (Isparta): "-Bendeniz Kâzım Bey'in teklîflerini başka türlü telâkkî etmişdim. Îzâhlarıyla mazbatalarının başka şekilde olduğunu anlıyorum. Hüküm mâhiyetinde olmasını teklîf- den maksadları zannediyorum ki, anbâr hesâblarının herhangi bir şeyin kuyûda nazaran noksân ol- duğu tahakkuk ederse onun müsebbibleri hakkında heyʼet-i tahkîkiyenin tazmînine hükmetmesidir. Bendeniz bu yolda anlamışdım. Murâkabe buyurdukları şekilde heyʼetin tedkîkât icrâ ederek netîce-i hesâbâtı yeni heyʼete devretmek dahi vardır. Eğer maksadlarında bir tazmîn vesâire mevzûʻ-ı bahis değilse bendeniz de kendilerine iltihâk ediyorum. Yoksa heyʼete tazmîn salâhiyeti veremeyiz". Giresun Mebʻûsu Kâzım Bey (Tedkîk Komisyonu'ndan): "-Eğer netîce müsbet ise yani anbâr idâresinin ve muhâsebesinin yapılan tedkîkâtda bir taksîri yoksa ve bu sûretle mesʼele müsbet bir netîce verecek olursa o vakit bir şey yokdur. Eğer müsbet değilse yani menfî bir netîce hâsıl ederse o vakit şübhesiz kongreye arz olunabilir, efendim. Nokta-i nazarımız budur". (Olmaz sesleri) Reîs (İzmir Murahhası): "-O hâlde beylerin îzâhâtına göre takrîri reʼyinize arz ediyorum. Îzâhât zabta geçmişdir. Takrîri tasvîb edenler işâret buyursunlar. (Kabûl edilmişdir.) Tedkîk heyʼetinin in- tihâbı mesʼelesi mevzûʻ-ı bahisdir. Bunun heyʼet-i umûmiyeden mi intihâbı icrâ olunsun, yoksa mer- kez-i umûmîmi intihâb etsin?" Hakkı Şinasi Paşa (Merkez-i Umûmî'den): "-Yalnız o heyʼete ne eski merkez-i umûmî ne yeni merkez-i umûmî aʻzâsının dâhil edilmemesini ricâ ederim". Reîs (İzmir Murahhası): "-O hâlde rûznâmeye alalım". İbrahim Bey (Kocaeli): "-Efendim, kongrece intihâb edilecek heyʼetin vazîfe-i tahkîkiyesi yal- nız [481] raporun dördüncü sahîfesindeki a, c fıkralarındaki sakatlıklara mı taʻlîk edecekdir? Yoksa 10, 13'üncü sahîfelerdeki murahhaslık maʻâşı ve altın hesâbâtına da taʻalluk edecek midir? Bu cihetin taʻyîn edilmesini ricâ ederim". Kâzım Bey (Tedkîk Komisyonu'ndan): "-Hayır beyefendi, sekiz ve dokuzuncu mâddelerdeki husûsâtı tedkîk edecekler yani ayniyâtı tedkîk edecekler". İbrahim Bey (Kocaeli): "-Bahsetdiklerim ne oluyor? O hâlde efendim, mesʼele halledilmek îcâb eder". Kâzım Bey (Tedkîk Komisyonu'ndan): "-Efendim, o ayrıca". İbrahim Bey (Kocaeli): "-Aksi takdîrde bu zevât şâibedârdırlar". Kâzım Bey (Tedkîk Komisyonu'ndan): "-Efendim, buyurduğunuz mesʼele raporumuza zeyl

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=