HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 6

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 58 2841 Şu hâlde müzâkere etdiğimiz bu mâdde encümenden geldikden sonra tekrâr müzâkere ederiz. Efendim, demin kabûl edilen mâddenin diğer bir fıkrasına âid olmak üzere Hakkı Şinasi Paşa hazret- lerinin bir teklîfleri vardır". "-Riyâset-i Celîle'ye, O mâddedeki bir hafta kelimesinin bir gün sonraya tashîhini teklîf ederim. Hakkı Şinasi" Refet Bey (Urfa): "-Efendim, esâsen bu mâddenin ikinci fıkrası bu sene fiʻlen tatbîk edilmişdir. Biliyorsunuz ki, ilk ictimâʻda ekseriyet olmadı; bu mâddenin ikinci fıkrasını doğrudan doğruya taʻdîl edelim". Reîs (İzmir): "-Efendim, mesʼele gâyet vâzıhdır. Nizâmnâmemizde ekseriyet olmazsa heyʼet-i umûmiye bir hafta sonra ictimâʻ eder deniliyor. Şimdi bu bir haftanın bir gün sonraya taʻdîlini teklîf ediyorlar. Bunu kabûl edenler lütfen işâret buyursunlar. Kabûl olunmuşdur. Efendim, komisyon nizâmnâme-i esâsînin 83'üncü mâddesindeki 'Teşrîn-i Evvel'in' kelimesini 'Şubat'ın' kelimesine kalbini taleb ediyor. Bunu kabûl edenler lütfen işâret buyursunlar. Kabûl olun- muşdur. Nizâmnâme-i esâsînin 93'üncü mâddesindeki 'her Teşrîn-i Evvel'in bidâyetinde' cümlesinin 'her Kânûn-ı Sânî'nin on beşinde' cümlesine kalbi taleb ediliyor. Bunu kabûl edenler lütfen işâret buyur- sunlar. Kabûl olunmuşdur. Nizâmnâme-i esâsînin 103'üncü mâddesindeki 'Eylül'ün on beşinde' cümlesine 'Kânûn-ı Sânî'nin onuncu günü' ibâresinin ikâmesi teklîf olunuyor. Bunu kabûl edenler lütfen işâret versin. Kabûl edilmişdir, efendim. Komisyon, nizâmnâme-i esâsînin 110'uncu mâddesindeki 'Eylül' kelimesinin 'Kânûn-ı Sânî'ye kalbini teklîf ediyor. Bunu kabûl edenler lütfen işâret versin. Kabûl olunmuşdur. Kezâlik nizâmnâme-i esâsînin 112'nci mâddesi 2'nci fıkrasındaki 'Eylül'de' kelimesinin 'Kânûn-ı Sânî'ye kalbi teklîf ediliyor. [499] Kabûl edenler lütfen işâret buyursun. Kabûl olunmuşdur. Nizâmnâme-i esâsînin 115'inci mâddesine 'hükûmet her zamân cemʻiyetin muʻâmelât-ı umûmi- ye ve kuyûdât-ı hesâbiyesini teftîşe salâhiyetdârdır' fıkrasının ilâvesi teklîf ediliyor". Faik Bey (Tekirdağı): "-Buna lüzûm var mı reîs beyefendi? Kânûn zâten bunu âmirdir". Reîs (İzmir): "-Efendim, esâsen Cemʻiyetler Kânûnu mûcebince hükûmet buna her zamân salâ- hiyetdârdır. Binâenaleyh bu fıkranın ilâvesinde bir fâide yokdur deniliyor. Böyle bir fıkranın ilâvesi- ne lüzûm görülüyor mu efendim?" Sıhhiye Vekîli Refik Bey (Merkez-i Umûmî'den): "-Efendim, cemʻiyetin nizâmnâme-i esâsîsini tasdîk eden Dâhiliye Vekâleti bir tezkere ile bunu taleb etmişdir. Onun için böyle bir fıkranın ilâvesi- ne lüzûm görüldü". Reîs (İzmir): "-Efendim, mesʼele tavazzuh etmişdir. Dâhiliye Vekâleti böyle bir fıkranın ilâve- sini taleb etmiş. Binâenaleyh mezkûr fıkranın ilâvesini kabûl edenler lütfen işâret versinler. Kabûl olunmuşdur.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=