HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 7

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 64 3124 Sütnine aramak esbâbı arasında vâlidenin vefâtı, hastalığı, sütünün azlığı, terkîb ve kıvâmı [120] cihetiyle besleyememesi gibi az çok ciddî ve sıhhî esbâb mevcûddur. Maʻamâfîh bazen hiçbir sebeb olmaksızın ve ekseriyâ bi'l-iltizâm veya fantazik sebeb ve bahânelerle de bebeği emzirtecek sütnine aranılmakda ve bu kısım daha ziyâde hoppa, zengin ve güya asîl âilelerde görülmekde ve tesâdüf olunmakdadır. Sütanneliğin eskiden beri maʻlûm olan bizdeki şekli çocuğu olan emzikli bir vâlidenin doğru- dan doğruya başka bir yavruyu emzirmesi keyfiyetidir. Bu sûretle sipâriş edilen ve muvakkaten satın alınan sütanneleri ekseriyâ çocuğu vefât etmiş veya herhangi bir sebeble ziyâʻa uğramış fakr-ı hâl ile muttasıf genç kadınlar teşkîl etmekde idi. Bu gibilerin intihâbında sütninenin sıhhat ü âfiyeti, herhan- gi bir maraz-ı sârî ile musâb olup olmadığı, sütünün terkîb ve kıymetinden ziyâde şirinliği, güzelliği, rengi ve ucuzluğu daha ziyâde ehemmiyete alınmakda idi. Hattâ ehibbâ ve kurebâ tarafından tavsiye olunanlar, herhangi bir sebeble zevci tarafından terk edilerek hayât-ı maʻîşetini tehvîne kâdir olamayanlar ve bilhâssa ebe hanımların tavsiye-kerdesi olan- lar intihâbâtda dâimâ kazanmış bulunuyorlardı. Sütnineliğimizin bu şekldi muvakkat ve dâimî olmak üzere tedkîk olunabilir. Muvakkat olan- lar ekseriyâ pek kısa bir müddet, daha doğrusu vâlidenin sıhhî ve ictimâʻî maʻzereti hitâmına kadar devâm eder ve daha ziyâde konu komşu, ehibbâ ve akrabâdan emzikde tesâdüf edenlerden intihâb olunurdu. Burada âileler arasındaki muhâdenet, samîmiyet ve insâniyet hisleri galebe çalmakda ve vâlideler mütekâbilen yavrularına muʻâvenet etmekde bulunurlar. Ancak bu nevʻde sütü bol olan ve kuvvetli addedilen tecrübeli anneler fark ve temyîz olunduğu gibi huyu, ahlâkı, haseb ü nesebi de pek ehemmiyete alınırdı. Çünkü şerîʻatın ahkâmı böyle müşterek anneden süt emen yavruları kardeş yapı- yor ve bilâhare cinsi ayrı çiftler yekdiğerini ne kadar sevse ve ne derece arzu etseler bir türlü teehhül edip de âile teşkîl edemiyorlardı. Dâimâ sütanneler muʻayyen müddetde ve ekseriyâ 5-6 aydan aşağı olmamak üzere ve hattâ sütü kesilinceye kadar derʻuhde etdiği çocuğu emzirenlerdir. Burada maʻnevî ve ahlâkî esbâb-ı hissiyeden ziyâde kâr u kisbe taʻalluk eden mâddî esbâb cârîdir. Sütnine ekseriyâ çocuğu ile âile harîmine girer, yer, içer, hem kendi çocuğunu emzirir hem de para ile bağlandığı diğer çocuğu besler. Bazı âileler, çocuğu vefât etmiş ve sütü bol olan nineleri intihâb ederler ve süt değişmesin diye sütninenin bütün şerâit ve huysuzluklarına mutâvaʻata mecbûr kalırlar. Sütanneliğimizin asırlardan beri devâm edegelen şu şekli, iktisâdî nokta-i nazardan şâyân-ı arzu ise de sıhhî nokta-i nazardan pek o kadar emîn ve kâfi derecede değildir. Birçok âileler sütnine tutacakları zamân onu ehemmiyetle bir muʻâyene-i tıbbiyeye tâbiʻ bulundurmak akıllarından bir defa olsun geçmemişdir. Bundan mâʻadâ, sârî veya gizli emrâz-ı ictimâʻiyeyi meydâna çıkaracak kan gibi mâddelerin tahlîli de hiç kâle alınmaz ve bi'l-cümle sütünün muʻâyenesi ve terkîbi de aranılmaz idi. Hâlbuki denilebilir ki, sütninelikde en ziyâde ehemmiyete alınacak bir mesʼele vâlide makâ- mına âileye [121] giren kadından bebeğe bazı mühim ve mühlik hastalıkların sirâyeti mesʼelesidir. Bilhâssa hiçbir muʻâyeneye tâbiʻ olmamış sütninelerden verem, frengi, uyuz gibi sârî ve muh- rib hastalıklar geçmesi nâdir değildir. Zavallı bir yavrunun henüz sarıldığı, emdiği ve gıdâsını aradığı bir memeden bu gibi hastalıkları alıp bütün hayâtça maʻlûl ve mahrûm kalması kadar acıklı bir vazʻi- yet ihdâs edilemez.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=