HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 7

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 66 3240 Memleketimiz güneşden alacağı niʻam u eltâfı belağ[an] mâ-belağ ve senenin birçok günlerin- de alan bir ülke sayılır. Hattâ tepemizde kış yaz güneşin eksik olduğu yokdur, denilebilir. Hulkî olan bu devâ külçesinin pek ziyâde lütufda bulunduğu bir ülkede yaşamak bahtiyârlığına nâil olmakdayız. Gerek köy ve kasabalarımızın gerek yaşamakda olduğumuz oldukça ibtidâî ve vüstâî meskenle- rimize karşı köylülerimizin sıhhat-i tâmmede olmaları yeni yetişen nesillerimizin oldukça gürbüz ve kuvvetli bulunmaları hep hayât-ı tabîʻiyede açık havâ güneşde yaşamalarındandır diye iddiʻâ edersek kimsenin bizi redde hakkı olamaz. Güneşin muhtevî olduğu harûrî ve ziyâî şuʻâʻât ayrı ayrı tahlîl olup meydâna çıkdıkdan sonra teʼsîrât-ı devâiyesi daha vâzıh ve kâmilen elde edilmişdir. Bu muhtelif ziyâ ve renklerden ancak birkaçının muhtelif derecede şifâyı hâiz olması sâdece bu renkleri câmiʻ ve sunʻî vesâit-i fenniye-i müdâvâtın ihtirâʻına sebeb olarak gûnâgûn ve sunʻî güneş ziyâsı altında lambalar meydân-ı ticârete çıkarılmışdır. Hâl-i hâzırda güneş olsun olmasın, bu gibi vesâit-i fenniye-i cedîde sâyesinde gerek hastahâne gerek sanatoryum ve prevantoryumlarda birçok zavallılara imdâd ve şifâ bahşedilegelmekdedir. Bu- gün asrî müessesât-ı sıhhiyenin hemen hepsinde ziyâ tedâvîsi nâmı tahtında mor, menekşe, kırmızı, sarı ilh. ziyâ lambalarını hâvî müteʻaddid salonlarda birçok hastalar ve nukahâ muntazam sâʻatlerde devâlarını mütehassıslar nezâretinde hemen hemen bu vesâit-i sınâʻiyeden almakda ve şifâ bulmak- dadırlar. Sunʻî güneş ziyâsı denilebilir ki, tabîʻî güneş tedâvîsinden daha müessir ve şifâpâşdır. Çünkü bunda güneşde olan zâid ziyâlar ve yakıcı harâret yokdur. Sâdece tedâvîde müessir olan şuʻâʻât-ı ziyâiye toplanmışdır. Maʻamâfîh bu gibi vesâit-i fenniye bulunmayan mahallerde ve bilhâssa güneşin lütuf ve ibzâl etdiği iklîm, mevsim ve günlerde tabîʻî güneş tedâvîsinden hiçbir sûretle istiğnâ edil- memelidir. Güneş banyo ve tedâvîsinin herkese nâfiʻ olacağı bedîhî bir keyfiyet ise de muntazam sûretde devâm edeceklerin evvelâ bir tabîb tarafından muʻâyenesi ve ona göre tarz ve müddet-i devâm ile fâsılaların tanzîmi îcâb eder. Her nedense güneşden birçoklarımız tevahhuş, bir kısmımız teʼsîrât-ı devâiyesini hâlâ istihfâf etmekdeyiz. Diğer bir kısım, bazı hastalıklarda güneşden mazarrat hâsıl olacağına kâniʻ oluyorlar. Maʻamâfîh güneşin binlerce insânlara nâfiʻ olacağına mukâbil birkaç kişiye yapabileceği te- vehhüm edilen mazarrat hiçbir sûretle bu müessir devâdan ferâğata bir sebeb teşkîl edemez. Bütün mütefekkirîn, mütehassısîn ve etıbbânın yeni nesli güneşe ısındırmak, sevdirmek husû- sunda yapacakları mesâʻînin istikbâlde pek büyük semereler vereceğine biz kâniʻ bulunmakdayız. Güneş tedâvîsi vereme müstaʻid gençlerle zaʻîf, cılız ve kansız olan eşhâsa pek nâfiʻdir. Bun- dan mâʻadâ güneş cild, kemik ve mafsal üzerindeki veremlere, bazı cild avârız ve râhatsızlıklarına, bilhâssa karın içi zârına ârız olan vereme de pek müessir olduğu anlaşılıyor. [203] Güneş ve ziyâ tedâvîsinden en ziyâde müteessir olan ve birçok defalarda hemen tedâvî ve şifâya yüz tutan hastalıklar lüpüs denen cild veremi ile dâü'l-hanâzîrdir. Boynunun iki tarafında uka- dât-ı lenfâviyenin tefahhumu ve kansızlık ile müterâfık olan bu hastalıkda boyun guddeleri kâmilen küçülmekde ve açılıp irin akan ağızları da tamâmen kaparak o çirkin şekli zâil olmakdadır. Eskiden beri scrofuleux nâmı altında tavsîf olunan birçok çocukların ahvâl-i sıhhiyeleri bugün tamâmen bir mevsim güneş banyoları ile tamâmen halâsa yüz tutmakdadır. Ültraviyole ziyâsının son zamânlarda bağırsak veremine pek müessir olduğu ve birçok vekâ- yiʻin şifâ bulduğu da zikredilmekdedir. Kan hastalıklarının ve bilhâssa kansızlığın büyük bir münebbihi de güneşdir. Kansızların kanı- nı, cılızların vücûdunu tenbîh edecek yegâne tabîʻî kuvvet ve devâ güneş şuʻâʻâtı olsa gerekdir. Bil-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=