HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 7

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 60 2916 Bunu müteʻâkib, seneler geçdikçe mütemâdî harb ihtiyâcâtı arasında hastabakıcılık da mühim bir keyfiyet hâline girerek hastahâne teʼsîsâtında kadınların adedi bâriz bir yekûna bâliğ olmakda idi. Maʻamâfîh hastahâne ve sıhhiye hizmetinde bazı vezâif kemâkân erkeklere ayrılıyordu. Kadınlar serîriyât ve koğuşlarda derece almak, hastaya bakmak, yemek yedirmek, ilâc içirtmek ve bazı gûnâ müteferrik hidemâtda bulunmak sûretiyle muʻâvenet ediyorlar, erkekler daha ziyâde ağır ve kaba işlerle meşgûl oluyorlardı. Bu sûretle kadınlar için zamân geçdikçe müessesât-ı sıhhiyede kendi kendine 3 kısım vazîfe tebellür etmiş oldu. Bunlardan biri, "hâdime" nâmı tahtında ve hastabakıcılık ile bi'l-vâsıta alâkası olan ve tamâmen ümmî bir zümreye münhasır kalan hidemât idi. İkincisi, okuryazar kadınlardan kâbiliyetli olanlar "hastabakıcı" nâmı altında koğuşlarda hasta- ya bakmak vazîfesiyle mükellef olanlar idi. Üçüncüsü ise "hemşîre" nâmı tahtında bir mektebden meʼzûn ve şehâdetnâmeli hastabakıcılara mahsûs bir kariyer yani meslek olmuş idi. Bu meslekde temâyüz edenler başhemşîrelik gibi oldukça yüksek ve muʻtenâ bir reʼs-i kâra çıkabiliyorlardı. Hiç şübhesiz bugün Türkiye'de senelerin ve inkılâbların yardımı ile ekserîsi alâylı ve amelî olmak üzere müessesât-ı sıhhiyede mühim bir unsur hâlini alan ve vazîfe yapan hastabakıcı fırkası mevcûddur. Devr-i hürriyetde hastabakıcı yetişdirmek husûsundaki mesâʻîye daha ziyâde sıhhî askerîce ehemmiyet verildi. Orduların emri altında müteʻaddid hastabakıcı mektebleri açılıp ve buraya ordunun oldukça kâbiliyetli, tüvânâ efrâdı alınarak 3-6 aylık nazarî ve amelî kurslar ile mütemâdiyen hastabakıcı ye- tiştiriliyor ve ellerine birer de şehâdetnâme veriliyordu. Buna mukâbil mülkî teşkîlât-ı sıhhiye, taşra tabîb ihtiyâcâtına muʻâvenet etmek ve hattâ bazı mahallere tabîb kâimmakâmı taʻyîn etmek üzere Sıhhiye Meʼmûru Mektebi açmış ve 1-2 senelik tahsîl ile daha ziyâde bu işe ehemmiyet vermiş idi. Seneler geçdiği ve ihtiyâc oldukça tebârüz etdiği hâlde Hilâl-i Ahmer bilhâssa kendi teşkîlâtı için elzem hastabakıcıları yetiştirecek bir müesseseye her nedense mâlik olamadı. Hattâ harb ve mütâreke seneleri ihtiyâcâtı meyânında hastahâne ve imdâd-ı sıhhî heyʼetlerinin hastabakıcı kadroları gazetelere verilen iʻlânât ile tatmîn edildi. Bir zamânlar Tıb Fakültesi'nin bir köşesine sığarak oldukça müşkilât arasında bu nâzik sanʻatı tahsîle azmeden on, on beş genç kadından 1-2 sene içinde şehâdetnâme alanlar ancak parmak ile sayıldı. Tahsîllerini her nedense ikmâl edemeyenler ile âkıbeti mechûl kalanların kayıdları bile bulu- namadı. Şehâdetnâme almağa muvaffak olanlardan bilâhare bir hastahânenin koğuş hastabakıcılığına tâlib ve şehâdetnâmesizler kadar hukûka mâlik olmağa râzı olan zavallılar görüldü ve bî-nihâye müş- kilât arasında bir hastabakıcı mektebi küşâd edilmiş oldu. Mekteb, büdcenin fasıl ve âhenklerine tevâfuk etmek üzere keyfiyet ve kemiyetçe hâl-i hâzır ve âtîyi [555] tatmîn edecek kudretde teʼsîs edilememiş iken son 1926 Hilâl-i Ahmer Umûmî Kong- resi'nde bu mukaddes sanʻata lâzım gelen kıymet ve ehemmiyet verilerek İstanbul'da Yusufpaşa Câd- desi'nde istikrâ edilen Hastabakıcı Mektebi ve müştemilâtı on bin liraya mübâyaʻa ve tâlibâtın aded-i mürettebi iki misline yani yüze iblâğ edildi ve Anadolu'da da diğer bir Hastabakıcı Mektebi küşâdı

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=