HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 7

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 60 2920 Mâhiyeti 1849'da taʻayyün eden hastalığın aʻrâzı pek doğru olarak 1866'da Doktor Weil tarafından tesbît edilmiş olduğundan maraz "la maladie de Weil" ismiyle kâfişine izâfe edilmişdir İşbu sarılıkda, sarılık ile berâber vücûdda umûmî bir râhatsızlık, büyük bir zaʻf-ı kuvâ ve il- tihâb-ı miʻde ve emʻâ gibi aʻrâz da müşâhede edilir. Harb-i Umûmî devâm etdiği müddetçe siperlerde bazı zamânlar efrâdın onda biri bu hastalığa musâb olmuş idi. Bereket versin, musâbînde aded-i vefeyât yüzde iki, nihâyet üçü geçmemiş ve asâ- kir-i muhârebenin birçoğu hasta kaldıkları müddetçe vazîfelerini terk etmemişdir. Sârî olan bu sarılığın bir fâre hastalığı olduğu ve illetin fâreden insâna intikâl etdiği bilâhare anlaşılmışdır. Vefeyât bazen Japonya'da kayden sâbit olduğu üzere yüzde 38 nisbetine vâsıl olarak maraz vahîm bir şekil arz edebilir. Bu sarılığın fârelerdeki âmil-i maraz mikrobu insânlarınkinin aynı olmakla berâber tarz-ı sirâ- yeti henüz anlaşılamamışdır. Bu sarılık Japonya'nın menâtık-ı maʻdeniyesine pek ziyâde intişâr etmiş ve fârelerin yüzde kırkı bulaşdığı görülmüşdür. Ancak hastalığın bütün dünyâyı istîlâ etdiği unutulmamalıdır. Hattâ Cemâhîr-i Müctemiʻa-i Amerika'nın muhârebât-ı dâhiliyesi esnâsında ittihâd ordusunun ırk-ı ebyaz mensûbîni arasında musâbların adedi 71.691'den aşağı düşmemişdir. Fârelerin idrâr vâsıtasıyla böbreklerinden tarh ve ihrâc etdikleri spirochète toprağı, mevâdd-ı gıdâiye vesâireyi de bulaştırdığından hastalığın ya ağız tarîkıyla veya cild vâsıtasıyla geçdiği zanne- dilmekdedir. Fâreler cüzâm yani miskînlik illetine de mübtelâ olurlar. Hattâ Paris lağımlarındaki fâreler meyânında illet-i mezkûre ciddî bir sûretde icrâ-yı hüküm etmekde olmasına rağmen fâre cüzâmı insân cüzâmının aynı olmadığı gibi bunun insânlara sirâyet edeceğine de ihtimâl verilmemekdedir. Hâlbûki diğer birçok emrâz fârelerle temâs ve ihtilât netîcesinde insânlara intikâl edebileceğinden bu menhûs kâzımâtın tamâmen izâle ve imhâsına her mümkünün icrâsı lâ-büddür. Fârelerin kurnazlığı ve kesret-i tenâsülü tamâmen imhâlarını gayr-ı mümkin kıldığından mürâ- caʻat edilecek en müessir tedâbîr-i ihtiyâtiye şunlardır: 1-Meskenlerimizi fârelerin giremeyeceği tarzda inşâ etmek, 2-Meʼkûlâtımızı fârelerin yiyememesi için açık bırakmamağa dikkat etmekdir. Fârelerin birçoğunu şahin, baykuş, yılan, dağ gelinciği, tilki, köpek, kedi gibi hayvânât ile veya kapan, zehir, âlât-ı nâriye, muhnik gazlar vesâire ile itlâf etmek kâbildir. Ancak hayâtda kalacaklar- dan az müddet zarfında zuhûr edecek nesil daha kurnaz olacak ve öldürülenlerin boşluğunu doldura- cakdır. [559] İstanbul Süt Damlası Müessesesi'nden teblîğ edilmişdir: BU SICAKLARDA ÇOK KÜÇÜK ÇOCUK ÖLÜYOR. Çocuklarda görülecek ufak bir râhatsızlığın, bâ-husûs böyle sıcak mevsimlerde vaktiyle önü alınmalıdır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=