HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 8

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 70 3480 [392] Esâsen raksın heyʼet-i ictimâʻiyede bugünkü mevkiʻi ve eşkâli cinsiyetin vücûdlarında yağ ve et depoları teşkîliyle nâhoş çıkıntılar husûlüne mâniʻ olacak dereceye gelmişdir. Hiç şübhesiz hayât ve bedîʻiyâtdaki bu âni tahavvülden dolayı fenn-i tabâbet ve iğtidâda dahi bazı gûnâ taʻdîlât olacağı bedîhî idi. İşte bu sebebdendir ki, son senelerde hemen bütün memleketle- rin fennî mecmûʻa, risâle ve yevmî gazetelerinde, konferanslarında şişmanlık ve buna karşı tedâbîr hakkında pek çok münâkaşât olmağa ve serîriyât, laboratuvarlarda da bu husûsda ciddî taharriyât ve tedkîkât yapılmağa başlanmışdır. Bundan dolayı bazı kitâblarda hıfzıssıhha-i hüsn ü ân ve tenâsüb-i endâm fasıllarında pek çok nazariyât ve kavâʻîd serd edilmekde, bitmez tükenmez yemek ve perhîz listeleri, harekât-ı bedeniye ilh. tavsiye olunmakdadır. Fi'l-hakîka tenâsüb-i endâm kadar hilkat ve tabîʻatın insâna bahşetdiği başka bir mevhibe ve letâfet olamaz. Buna bazı bünyeler yaratılış iktizâsı nâil olurlar. Bir kısım insânlar da fıtratın kendi- lerinden esirgediği bu bahşâyişe ellerinden geldiği kadar ve fennin imkânı dâiresinde galebe çalmak isterler. Bu gibiler mütemâdî sûretde kendileriyle meşgûl olmağa ve bütün sınâʻî hüsn ü ân ve tarâvet mâddelerinden istifâdeye kalkışırlar. Bunlar son senelerde hemen her memleketde ol kadar çoğal- mışdır ki, nihâyet fen ve tıb âlimleri bunlar ile meşgûl olmağa ve bunlara ellerinden geldiği kadar muzâherete mecbûr olmuşlardır. Eski devirlerde "aman semizleyelim, şişmanlayalım!" diye mütemâdiyen kınakına çelik şurûb- ları, balıkyağı içen genç nesil yerine bugün "semizlemeğe başladım, ağlanıyorum" diye esef ve keder eden, mütemâdiyen zayıflatıcı hab yiyen ve sakız çiğneyen bir husûsî nesil husûle gelmişdir. Bu nesil seneler geçdikçe kuvvet bulmakda ve efrâdı çoğalmakdadır. Bu neslin geçirmekde olduğu heyecân ve şöhretin ne derece ve ne müddet devâm edeceği hakkında hiçbir şey de söylenemez. Bugün şişmanlamak korkusu bilhâssa kızlarımızda pek heyecânlı bir hâldedir. Nasıl olmasın ki, hayât-ı ictimâʻiye ve iktisâdiyeye girmek arzu eden bir kız hemen her mürâcaʻat kapısında tenâ- süb-i endâm ve zarâfet imtihânına cevâb vermek mecbûriyetinde kalıyor. Herhangi bir ofisde mevkiʻ alacak kız da sempati ile müterâfık tenâsüb-i endâm, muhîtinin arzu etdiği yegâne fazîlet hükmüne geçiyor. Bundan dolayıdır ki, 12 haftalık bir sahne hayâtına mukâbil otuz beş bin dolarlık kontrato yapan bir yeni dünyâ kızının vücûdundaki fazla yağ ve etleri eritmek için iki binden fazlasını mü- tehassıslara bahşetdiğini bittabʻ kimse çok görmemelidir. Bugün vâsiʻ sahne hayâtının cezerî şerâiti bu gibi kızların rüyâsında bile semizlik ve tombulluk kâbûsu geçirmesine bâʻis olduğu iddiʻâsı dahi reddolunamaz. Maʻamâfîh şişmanlık sâdece zarâfet ve tenâsüb-i endâma icrâ-yı teʼsîr eden bir husûs olmuş olsaydı yine ol kadar ehemmiyete alınmayabilirdi. Fakat şişmanlığın bir hadden sonra hayâtı tehdîd ve tehlikeye koyacağı mesʼelesi meydâna çıkınca sıhhat ve hıfzıssıhhat nokta-i nazarından pek ehem- miyetli mesʼele hâline girmiş bulunur. Fi'l-hakîka fizyoloji-patoloji nokta-i nazarından tedkîk-i keyfiyet olunur ise her ne sebeble olur ise olsun, yanmamış yağ habbeleri vücûdda [393] belli başlı birkaç noktada terâküm edip depo teşkîl etdikleri görülür. Bu gibi yağ depolarından en şöhretlisi cidâr-ı batndır. Şişmanlamağa başlayanlar- da en evvel nazara çarpan kısım karınlarıdır. "-Karnın sarkıyor, şişmanlıyorsun" diye hitâba maʻrûz kalan birçok şişman nâmzedleri olduğu hepimizin maʻlûmudur. Bundan sonra yağ zerrâtı kalça ve ilyelerde toplanarak katı kümeler teşkîline başlar ve artık böyle bir vücûd şekl-i hendesî-i zarâfetden inhirâf ederek şahsa değilse bile muhîtine çirkin gözükmeğe, güzel câzib nazarlardan mehcûr olmağa başlar. Hâzır elbise değil ısmarlama husûsunda kendine güvenen ve övünen terziler bile böyle eşkâl-i hendesiye-i acîbede muvaffak olamazlar. Bu şekil, vücûdda toplanan yağ tabakâtının derecesine göre

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=