HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 8
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 71 3534 Mayıs'da tahaffüf eder. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında tek tür ve nâdir görülür. Devr-i tefrîh ekseriyâ 3-5 gündür. Maʻamâfîh hıfzıssıhha-i âmme nokta-i nazarından bu devre sekiz gün kabûl edilmişdir. Kızıl, memâlik-i hârrenin tanımadığı bir illetdir. Hattâ buralara naklolsa bile az zamânda gâib ve mahv olduğu görülür. Memâlik-i muʻtedilede ise hemen dâimâ tesâdüf olunur. İntân buralarda ekseriyâ gözden kaçan ve hafif vekâyiʻ ile devâm edegeliyor. Kızıl salgınlarının hepsi bir şiddetde değildir. Bazı salgınlardaki vefeyât yüzde 30-40 râddesine çıkar ise de bazen de hemen hiç mesâbesindedir. Her hâlde son senelerde kızıl vukûʻâtının evvelkile- re nisbetle hafif ve muʻtedil olduğu görülmekdedir. Kızılın âmil-i müessiri hâlâ keşfolunamamışdır. Şimdiye kadar birçok müellif ve kâşifler mütenevviʻ mikrop ve cürsûme taʻrîf ve îzâh etmişler ise de hiçbirisi hakîkati isbât edememişdir. "Streptococcus skarlatina" nâmıyla tavsîf edilen bir nevʻ mikro- bun âmil-i marazı olduğunu iddiʻâ eden müellifler de mevcûddur. Bu cürsûme-i maraziye hemen kızıl vekâyiʻinin pek çoğunda boğaz medhalinde ve bilhâssa bademcikler üzerinde bulunuyor ve buradan tecrîd edilip laboratuvar hayvânâtına tatbîk edildiği takdîrde hastalık zuhûra geliyor. Kızıl virüsünün tabîʻatı el-ân mechûl ise de vücûdda bâdemcikler, dil, kan, ukadât-ı lenfâviye ve şeffâf kalb mâyiʻinde mevcûdiyeti maʻlûm ve müsbet bir keyfiyetdir. Kızıl virüsünün burun, boğaz ve cihâz-ı teneffüsî ifrâzâtında olduğu ve bu tarîkle sirâyet etdiği tahakkuk etmişdir. Hastalık devr-i tefrîhde sârî olmayıp daha ziyâde indifâʻ devresinde sirâyet eden ve burun ile boğaz gışâ-yı muhâtîsinin hâline tâbiʻdir. Bu cihetle gışâ-yı muhâtî âfetinin başlangıcından devr-i nekâhetin sonrasına kadar sirâyet edebileceği tahattur edilmelidir. Derece-i sirâyet çiçek ve kızamık- da olduğu gibi pek şiddetli olmayıp difteri ile bir addolunur. Al gömleğin sirâyeti başlıca temâs virüsü taşıyanlar ve bir de süt iledir. Bir zamânlar en korkulu mâdde diye tefellüsât taʻrîf edilmiş ise de hakîkat olmadığı bilâhare meydâna çıkmışdır. Tefellüsâtı devâm eden vekâyiʻ serbest bırakıldığı hâlde tâlî vekâyiʻ zuhûr etmemişdir. Fakat tefellüsâtı bitdiği hâlde tehlike menbaʻı olmuş kızıl vukûʻâtı görülmüşdür. Bir çocuğun kızıldan sonra kaç gün muhîti için tehlikeli olacağı mesʼelesi çok mühim bir key- fiyetdir. Tecrîd müddeti çok tahavvül ederse de hastalık başlangıcından iʻtibâren elli gün, vasatî bir müddet sayılır. Hastaların tecrîd devresi birçok memleket ve şehirlerde tehâlüf eder. 3 haftadan sekiz haftaya kadar hastaları tecrîd eden muhtelif dâire-i sıhhiyeler mevcûddur. Her hâlde vekâyiʻi ne hasta ve familyayı tazyîk edecek şekilde uzun zamân alıkoymak ve ne de muhîte bulaştırıp tâlî vekâyiʻ zuhûr edecek sûretde kısa zamânda serbest bırakmak lâzımdır. Bilhâssa burun kulak, boğazdan ifrâzât [434] devâm eden, bir tarafında çıbanı olup akan vekâyiʻe çok dikkat etmeli ve müddet-i muʻayyenesinden evvel serbest bırakmamalıdır. Vücûdun tedâvî edilmeyen cildi ve muhâtını sathından intişâr eden herhangi bir ifrâzda virüsün mevcûd olabileceği unutulmamalıdır. Hafîf bir hunnâk veya boğaz nezlesi gibi gezip dolaşan kızıl vekâyiʻinin sirâyet nokta-i naza- rından ne büyük bir tehlike teşkîl edeceği şübhe götürmeyen bir hakîkatdir. Bu gibi hastaların temâs sûretiyle günde kaç kişiyi bulaştırabileceğini ve pek çoklarına cürsûme-i maraziyeyi vererek hâmil-i basil yapacağı kolayca anlaşılabilir.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=