HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 8

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 71 3568 merkez heyʼetinindir. Bu mâdde ile Refik Beyefendi'nin mevzûʻ-ı bahis etdikleri mesʼele arasındaki fark meydândadır. Bu menʻ ediyor. Diyor ki, merkez-i umûmîden başka hiçbir şuʻbe gazete çıkara- maz". Doktor Fikret Bey: "-Aynı esbâb orada da vârid değil mi?" Hakkı Tarık Bey (Devâmla): "-Ben esbâbı söylemiyorum. Mevzûʻ-ı bahis etmek istediğim şu- dur: Biz Hilâl-i Ahmer gazetesini niçin çıkarmak istiyoruz? Siyâset mi yapıyoruz?" Doktor Fikret Bey: "-Ocak da yapmıyor". Hakkı Tarık Bey (Devâmla): "-Ocağın bir takım efkâr telkîn etmesi mevzûʻ-ı bahisdir. Hilâl-i Ahmer bir takım efkâr telkîn etmek vazʻiyetinde değildir. Bayram günlerinde Eskişehir'de çıkacak bir gazeteyi yirmi kuruşa satabilir. Bu az bir kâr mıdır? Merkez-i umûmî niçin kabûl etmiyor? İşte bütün bu esbâb iledir ki, tekrâr ediyorum. Benim arz etdiğim mesʼeleler rapor için değildir". Emin Bey (Eskişehir Mebʻûsu): "-Son mâddeyi okumasaydınız iyi idi". Hakkı Tarık Bey (Devâmla): "-Efendim, bendeniz kendi lehime hissiyâtınızı gıcıklayarak bir mâdde kazanmak istemiyorum. Böyle olsam başka türlü hareket eder ve hissiyâtınızı gıcıklamak için vesîleler arardım. Tağlît etmek istemiyorum ve ilâve ediyorum ki, Hilâl-i Ahmer'in çıkaracağı bir gazete ile Türk Ocağı'nın çıkaracağı bir gazete ve mecmûʻa arasında fark vardır. Büsbütün başka mâ- hiyetde işlerdir. Hilâl-i Ahmer bayram taʻtîllerinden istifâde vesîlesini arar. Yapacağı iş budur. Bunun için mesʼele ayrıdır. Heyʼet-i aliyyenizden ricâ ediyorum. Birinci mâddede mevzûʻ-ı bahis etdikleri salâhiyeti lütfetsinler, versinler. Bir cihet daha kaldı: Şefkat pulları mesʼelesi. Kânûnun bir fıkrasında olan gibi bir maʻnâ çık- madığını okumak sûretiyle ifâde edeceğim. Bu pulların bedeli bir ay zarfında mezkûr idârelerce merkez-i umûmî veznesine teslîm olunur ". Refik Bey (Konya Mebʻûsu): "-Başka yere verebilir mi?" Hakkı Tarık Bey (Devâmla): "-Güzel efendim. Hakîkaten merkez-i umûmî Ankara'dadır. Eğer Posta ve Telgraf İdâresi ben bu parayı Ankara'daki merkez-i umûmîye vereceğim. Fakat merkez-i umûmî derse ki, bizim veznemiz nâmına İstanbul merkezi bu parayı kabûl etmeğe salâhiyetdârdır. Bu salâhiyeti vermekde mahzûr vardır. İstanbul hâsılâtını merkez-i [470] umûmî nâmına orası derʻuhde eder. Zâten şimdiye kadar yapdığı nedir? Yapdığı işleri kimin nâmına yapar? Bunun için o dahi vârid değildir. Bu noktalardan heyʼet-i celîlenizden muvâfık-ı karâr ricâ ediyorum, efendim". Refik Bey (Konya Mebʻûsu): "-Efendim, bir noktayı îzâh edeyim. Kânûnen imkân yokdur sö- zünü Hakkı Tarık Beyefendi çok dolaşık tahdîd etdiler. Bu şuʻbelerin mürâcaʻat etmeyerek müsâʻade- si ve nizâmnâme-i esâsînin sarâhatine istinâd etdikden sonra imkân-ı kânûnî yokdur demedim, hâl-i hâzırda imtiyâzı merkez-i umûmî nâmına alınmış olan gazetenin İstanbul şuʻbesine terkine imkân yokdur dedim". Hakkı Tarık Bey: "-O hâlde gelecek bayramda her merkez Hilâl-i Ahmer gazetesi çıkarabilir değil mi? Bunu vaʻd buyursunlar". Refik Bey (Konya Mebʻûsu): "-Nizâmnâme-i esâsî sarîhdir. Çıkarabilir mi, çıkaramaz mı? Merkez-i umûmî nizâmnâme-i esâsîyi tatbîk ile mükellefdir". Reîs: "-Takrîr vardır, okunacakdır".

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=