HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 8

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 73 3666 İkinci grup da kendilerini âfiyetde bilen insânlar mevcûd olup mukayyed aʻzâsı pek çokdur. Hemen denilebilir ki, her memleketde ve bilhâssa şarka gidildikçe bu grup mevcûdu pek bâriz bir yekûne bâliğ olmakdadır. Bu grubun kendilerini âfiyetde bilmelerine rağmen ekserîsinin ehemmiyetli râhatsızlıkları vardır. Hattâ o derecede ki, günün birinde nâgehân bir ölüm bu gibilerinin sıhhat ü âfi- yetlerine karşı olan tecâhül ve tegâfüllerine nihâyet vermiş olabilir. Bir kısmı ufak tefek râhatsızlık- larına rağmen yıllarca doktordan uzak yaşamışlar ve eczâhâneden ilâc almamağa yemîn etmişlerdir. Vücûdca bir şikâyetleri olsa bile onu muhîte, havâ ve iklîme atfeder ve kendilerine toz kondurmak istemezler. Bu grubun ciddî bir muʻâyene ve tedâvîye ihtiyâcı âşikârdır. Salâhiyetdâr ve mütehassıslardan mürekkeb bir heyʼet-i sıhhiye bu grup aʻzâsını tedkîk eder ve muʻâyene-i tıbbiyeden geçirirse çok fâideyi mûcib olur. Böyle bir muʻâyene aʻzâdan birçoğunun grupdan istiʻfâsını vesâir teşekküllere iltihâkını bâʻis olacağından mikdârları hemen ekalliyetde kalacakdır. Maʻamâfîh bazıları heyʼet-i sıhhiyenin, hakkında verdiği karâra da mutâvaʻat etmezler. Böyle bir hükmü istînâf ve temyîz etdirmek ve hattâ tasdîk olunsa bile yine kendi nokta-i nazarlarında ısrâr etmek isterler. Hekîmlerin ve ictimâʻan yükselen ferdlerin bu gibi insânları fırsat düşdükçe tenvîr etmeleri îcâb eder. Üçüncü grup da sıhhatde ve sıhhate yakın insânlar görülüyor. Bunlar kendilerini az çok has- ta bilirler ve râhatsızdırlar. Vücûdları kavî, bünyeleri mütekâmil, iştihâları iyi olan bu grup sinir hastalıklarının çeşidleri ile muztaribdirler. Nevrasteni, histeri, hipokondri gibi râhatsızlıklar bunların peşlerini bırakmaz. Hattâ bazen hayâtlarının sonuna kadar taʻkîb eder. Bunlar sıhhat ü âfiyete âid heyecânın her nevʻinin ön sırasında bulunurlar. Vücûdda en ufak bir ârıza ve ıztırâb, hissiyâtdaki küçücük bir tahavvül bunların zihin ve fikirlerinde büyüyerek gûnâgûn halli müşkil mesʼeleler hâline geçer. Günler, haftalarca meşgûl olur; her yerde, herkesden meded umar, dermân aramağa çalışırlar. Bu meyânda çok kere mütetabbiblere çatar ve onların mâdâmü'l-hayât hizmetkârı olurlar. Denilebilir ki, bu grup aʻzâsı mütetabbiblerin heyʼet-i ictimâʻiyede bütün mücâdeleye rağmen mevkiʻ almalarını mûcib ve onların vâridât büdcelerinin mühim bir faslını teşkîl etmiş olurlar. Dördüncü grup da hasta olup hakîkate muttaliʻ olamayan bedbahtlar toplanmışdır. Bunların heyʼet-i ictimâʻiyeye yapabilecekleri tehlike pek mühimdir. Bunlar kendilerindeki [5] hastalığa bile- rek veya bilmeyerek hiç ehemmiyet vermezler. İndlerinde sıhhat ü âfiyetin kadri kalmamışdır, muz- taribdirler. Belli etmemek isterler. Öksürür, tükürür, balgam çıkarır, fakat verem olduğunu bilmezler. Mektebde muʻallim, kürsüde vâʻiz, hutbede hatîb vazîfesi alırlar, âileler içinde sütnine, dadı gibi vasıflar ile de dolaşırlar. Hattâ hastahânelerde hastabakıcı vazîfesi ile mükellef olanlardan da bu gru- ba dâhil olan aʻzâ görülmüşdür. Bazıları bir cüzâmlı ahçıdan daha muzır ve tehlikelidir. Heyʼet-i ic- timâʻiyenin bu gibilere karşı vazîfesi yüksekdir. Bilhâssa hekîmlerin dürbin nazarlarla bu grup aʻzâsı- nı müşâhede ve tedkîkden geçirerek muʻâyene-i hükmiyeye mecbûr etmeleri ve lâzım gelen nesâyih-ı tıbbiye ve müdâvâtı hiçbir sûretle ihmâl etmemeleri lâzımdır. Bu grup aʻzâsının gitdikçe azaldığı ve bilhâssa ictimâʻen yükselen millet ve memleketlere bu husûsun pek kolaylıkla teʼmîn edilegeldiği müşâhede edilmekdedir. Beşinci gurub u oldukça âfiyetdeki insânlar teşkîl ediyor. Bunlar bildikleri bazı aʻrâz-ı mara- ziye ile sıhhatlerine atf-ı nazar ederek alâkadâr olurlar. Muʻâyene-i tıbbiyeden ürkmek akıllarından geçmez. Etıbbâyı dost bilir ve söylediklerini dinlerler. Bu cihetle grup aʻzâsının adedleri gün geçdik- çe azalmağa başlar.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=