HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 8
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 74 3721 Her bir zî-hayât diğer bir zî-hayâtın mahsûlüdür. Bir zamânlar tenâsül bi'n-nefsihî nazariyesiy- le halledilmek istenilen bir sürü mütâlaʻâta Pasteur en kuvvetli darbeyi indirmişdir. Gayr-ı zî-hayât mevcûdâtdan zî-hayât mevcûd husûle gelemez. Bir huceyrenin menşei dâimâ kendisine müşâbih bir huceyre-i zî-hayâtdır. Eskiden meselâ etin kendi kendine pire ve bit doğurduğu iddiʻâ ediliyordu. Meselâ tahtakurusunun tahta tarafından vücûda geldiği söylenirdi. Helmont, bataklıkların kaʻ- rından suʻûd eden taʻaffünâtın kurbağa ve sümüklüböcekleri hâsıl etdiğini, hubûbât tânelerini hâvî bir kap kirli bir gömlekle örtülürse 21 gün sonra bu tânelerin fâreye tahavvül etdiğini iddiʻâ etdi. Diyarbekir vilâyetinin 1304 [1888] senesine mahsûs olan sâlnâmesinde şu garîb maʻlûmât mündericdir 3 . Akreb rutûbetli ebniyelerde kireçden hâsıl oluyor. Maʻamâfîh patlıcan tohumundan dahi akreb husûle geldiği rivâyet olunuyor. Şöyle ki, tohumlanmış olan patlıcan gübre içine konularak kırk gün kaldıkdan sonra her bir tohumun ufak bir akreb olduğu görülmüşdür. Tenâsül bi'n-nefsihîye ilk darbeyi 1638 senesinde Redi? nâm zât vurmuşdur. Etlerde husûle gelen kurtların, sineklerin yumurtalarından ileri geldiğini isbât etmişdir. Pasteur tecrübeleriyle et, kan, süt gibi mevâddın havâdan ârî yerlerde bozulmaksızın istenildiği kadar muhâfaza edilebildiğini göstermişdir. Pasteur'ün bu husûsda yapdığı tecrübeler gâyet vâzıhdır. Tecrübe edilecek mâyiʻ bir balona vazʻ edilir ve 120 derece-i harârete arz edilir. Bu mâyiʻ derû- nundaki cürsûmeler harâretin teʼsîriyle mahv olduklarından mâyiʻ berrâk kalır. Hattâ bu berrâklığı senelerce muhâfaza edebilir. Mâyiʻ uzun müddet etüvde duracak olursa berrâklığını gaybetmez. Eğer balonun ağzı açılıp da havâya arz edilecek olursa hevâ-yı nesîmî dâhilinde bulunan cürsûmeler mâ- yiʻe düşer. Bu hâlde balonu etüve vazʻ edecek olursak derûnunda bir bulanıklık görülür. Bulanıklık, dâhiline düşen cürsûmelerin tekessüründen ileri gelmekdedir. Eğer mikroskopla muʻâyene edilecek olursa boyun [balon] içerisinde milyarlarca cürsûmenin mevcûdiyeti isbât edilmiş olur. Hiçbir şey kendi kendine husûle gelmez. Her zî-hayât bir uzviyeti husûle getiren diğer bir zî- hayât mevcûddur. Tabâbet ilmi Pasteur'ün bu keşfiyâtından pek büyük istifâdeler teʼmîn etmişdir. Taʻakkum ile birçok hastalıkları imhâ etmek kâbil olmuşdur. Mikrop ilminin teessüsü bir zamân milyonlarca ve- feyât veren beşerin hastalıklara karşı müdâfaʻasını teʼmîn etmişdir. Bi'l-cümle zî-hayât mevcûdât hücrelerden ibâretdir. Her hücrenin bir tek menşei vardır. Bu hücre tekessür eder, hacmi genişler ve muhtelif uzuvları teşkîl eder. Ale'l-ekser hücrelerde hayâtı doğuran dişi ve erkek hücrenin kaynaşma- larıdır. Bazı hücrelerde hayât yalnız dişi hücreden doğar. Erkek hücrenin hiçbir dahl ü teʼsîri yokdur. Her hücre beş kısımdan mürekkebdir: [51] 1-Hücrenin gışâsı 2-Hücrenin protoplazması 3-Nüvesi 4-Nüveyti 5-Kerrât-ı müdîre ve sentrozomları Hayvânât-ı ulviyenin bütün hücreleri bir hücre-i asliye olan yumurtadan tahassul eder. Yumurta da üç kısımdır: 3 Fizyoloji ve Teşrîh , Harun er-Reşid Bey.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=