HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 77 3926 Ellinci yaşını bulan şu müessesenin mevzûʻ ve mâhiyetini ve kuvve-i umûmiyemizi sıyânetden ibâret olan ulvî gâyesini, parlak hizmetini, kıymet ve ehemmiyetini uzun uzadıya arz ve tafsîle bilmem ki, lüzûm var mı? Hepiniz onu en karanlık günlerde, en âteşli devirlerde, harbde, sulhda, felâketde, [223] sürûrda, her yerde, memleketin geniş ufuklarında bir hayât perisi gibi uçarken, mecrûhların yaralarını sararken, zelzelelerin bırakdığı harâbelere koşarken, felâketlerin, musîbetlerin teʼsîrâtını izâleye yararken, esîre, düşküne, aça, muhtâca bakarken, iş başında ve iş içinde gördüğünüz ve ona yardım etdiğiniz, onu sevdiğiniz, takdîr ederek alkışladığınız!... Muvaffak olmuş millî eserlerimiz arasında, Hilâl-i Ahmer'in yüce mevkiʻini görmek için başla- rımızı yukarıya kaldırmak, yükseklere bakmak ihtiyâcı bizim için ve Hilâl-i Ahmer'i bu hâle getirmek olan erbâb-ı himmet için hiç şübhe yok ki vicdânî ve maʻnevî bir hazz-ı millî, bir fahr u şerefdir. İlk günlerde çok mütevâzıʻ bir teşebbüs hâlinde tecellî eden bu cemʻiyeti bugün memleketin her tarafına kök ve kanad salmış, dalları ve yaprakları her tarafını kaplamış, herkesin teveccüh ve muhab- betini celb etmiş, milletin minnet ü şükrânına hak kazanmış, büyük rehberin en ilhâmkâr nutkunda kendisine ehemmiyetli satırlar tahsîs etdirilmiş, menkıbeli ve parlak târîhli bir müessese hâlinde gö- rüyoruz. Hâzâ min fazli Rabbî! Balkan Harbi'nin acı günlerinde hazîn harb sahnelerinden perîşân, hasta, düşkün bir hâlde ge- len, İstanbul surlarını ve sokaklarını dolduran binlerce askerin hâllerindeki fecâʻatla o vakit hepimizi ağlatmış olan kâfile kâfile muhâcirlere kucağını açan, her tarafa koşan, hiçbir düşkünden yardımını esirgemeyen bu genç ve dinç teşkîlâtı dört yıl süren Harb-i Umûmî esnâsında da cebhelerde, siper- lerde, menzillerde, köylerde, kasabalarda, şehirlerde, ve'l-hâsıl her yerde mâlik olduğu her vâsıtayı, her şeyi, ortaya koymuş, bütün mevcûdiyetini sarf u îsâr eylemiş bir hâlde buluyoruz. Ordulara âid hâtıralarınıza mürâcaʻat edince Mudanya'dan Edirne'ye, Avusturya'dan, Romanya'dan Basra'ya ve Süveyş Kanalı'na kadar imtidâd eden geniş sâhalarda, büyük olduğu kadar muntazam ve mücehhez bir Hilâl-i Ahmer'in âsâr ve faʻâliyetine şâhid olduğunuzu ve Hilâl-i Ahmercilere her yerde, her saf- hada rast geldiğinizi takdîr ve şükrân ile hâtırlarsınız. İstiklâl Harbi'nde, Hilâl-i Ahmer'i yüksek rehberin yanı başında ve her cebhede zinde ve faʻâl, millî cidâlin her sahnesinde uyanık ve fedâkâr buluyoruz. Büyük bir harbin bütün yorgunluğunu yenerek tekrâr ortaya atılan bu teşkîlâtın ne işler gördüğünü, nasıl çalışıp muvaffak olduğunu azîz müncîmiz en muvâfık ve en muvaffak taʻbîrler ile ifâde buyurmuş olduklarından benim bu husûsda Hilâl-i Ahmer'in muʻazzez takdîrkârına karşı bu teşkîlâtın âciz ferdi sıfatıyla arz-ı şükür ve minnetden başka bir diyeceğim yokdur. Hanımefendiler, Beyefendiler! Kimin hâtırına gelirdi ki, Cenevre'de Solférino Harbi Hâtıratı 'nı yazarken Henry Dunant'ın meşîme-i idrâkinden doğan bir fikr-i nevvâr güneşe mukâbele-i şükrâna giden bir huzme-i ziyâiye gibi garbdan aksâ-yı şarka varacak, Japonlara da felâh yolunu gösteren bir çerâğ olacak ve o serîʻ teʼsîrle bugün efrâdının on dörtde biri Salîb-i Ahmer aʻzâsı bulunan bu memleketde de bu sene ellinci yıldönümü tesʻîd olunacak? İşte taklîd ve imtisâli vâcib ve mağbût-ı cihân olan bu nevʻ-i beşeriyet zümrelerinin sâdece [224] takdîrle iktifâ etmeyerek teşkîlâtını ne kadar evvel, ne kadar ciddî, ne kadar tamâm taklîd ve tatbîk eder isek o mertebe müstefîd olacağımızı bilmeli, çocuklarımıza da işi o yolda telkîn etmeli ve bugün yedi-sekiz yüz bin Salîb-i Ahmer aʻzâsı bulunan Almanya'da üç yüzden fazla çocuk Salîb-i Ahmer'i teşkîlâtı bulunduğunu, bunların da şevk-i tefahhusu tatmîn için değil belki çocuklara hiss-i

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=