HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 78 3983 Hayvânât-ı sediyyede tevellüdden sonra evʻiyelerin birçoğu zâil olurlar. Bu damarlar hâlet-i ru- şeymîde mevcûd oldukları hâlde tevellüdü müteʻâkib zâil olmaları kendilerinin bî-lüzûm olduklarına delâlet eder. Hâlet-i cenîniyede gâyet büyük olarak azm-i kasın arkasında, unkun tahtında, hancerenin ve merinin önünde bulunan timüs guddesi zamân ile dumûra dûçâr olmuşdur. Kâhillerde bu guddenin yalnız izlerini görebilmek kâbildir. Bu uzvun kâhillerde büyük olarak mevcûdiyeti âni ölümlere sebeb olmakdadır. Bu husûsda neşredilmiş bazı müşâhedât vardır. Hâtı- rımda kaldığına göre Tıb Fakültesi Emrâz-ı Üzniye ve Hancereviye Polikliniği'ne mürâcaʻat eden bir genç kıza ameliyât yapılırken, âni olarak vefât eder. Sebeb-i vefâtı taharrî edilmek üzere otopsi yapı- lır. Otopside timüs guddesinin büyük olduğu görülür. Yine timüs guddesine âid böyle birçok müşâ- hedât mevcûddur. Vazîfesini ikmâl eden gudde eğer dumûra dûçâr olmayacak olursa dâhilî guddeler üzerinde bir aksü'l-amel yapıyor. Zî-hayât mevcûdâtda hayâtın mebdeʼinden iʻtibâren mütemâdiyen ölen unsurlar mevcûddur. Bu fevt olan unsurlara mukâbil yeni teşekkülât bunların boşluklarını doldurmakdadırlar. Bir tarafdan ölüm vetîresi yıkıp harâb etmeğe çalışırken [diğer tarafdan] hayât vetîresi yorulmaz bir saʻy ile yıkı- lan hücreleri taʻmîr etmek ve yenilerini iʻmâl etmeğe cehd eylemekdedir. Yeni taharriyât ve tedkîkât-ı hayâtiye şunu isbât etmişdir ki, vücûdumuzda iki nevʻ hücre vardır. Biri asabî hücreler. Bu hücreler altı aylık iken nasılsalar altmış sene sonra da öyledirler. Bu hücreler kolaylıkla kâbil-i cerhdirler, yenileşmezler. [268] Bunların vezâifinde vâzıh bir ihtisâs görülmekdedir. Bu ihtisâs hücrenin tekessüründen iʻtibâren bedʼ eder. Bu cins hücrelerdeki kudret tek olan hücre-i beyzadaki kudreti ihtivâ etmekdedir. Daha devr-i tefrîhin ikinci gününde tavuklarda elyâf-ı adaliyenin teşekkülü nazar-ı dikkate çarpmakdadır. Hücre-i beyza, muhtelif unsurlara inkısâm eder. Bu unsurların her biri başlı başına bir ihtisâs kazandığı görülür. İhtisâsların mevcûdiyeti, vücûdun tekemmülünü teʼmîn eder. Hücerât ih- tisâs kesb edince mühim bir fedâkârlık yapmış bulunuyorlar. Kendi müşâbihlerini meydâna getirmek kâbiliyeti zâil oluyor. Vücûdun hücerâtında ihtisâs iʻtibârıyla en geride kalan nesc-i munzam hücerâtıdır. Bu hücerât- da bu kâbiliyet tamâmıyla mefkûddur. Bu hücerât mütemâdî bir neşv ü nemâ hâlinde bulundukların- dan mütemâdiyen yeni hücerât iʻmâl etmekdedirler. Bu hâl emles olan adalât hücerâtında pek azdır. Fakat mevcûddur. Kebed hücerâtı ihtisâs iʻ- tibârıyla pek geride kalmışdır. Karaciğer hücerâtındaki ihtisâsın noksânı dolayısıyla husûle gelen hastalıklarda yenilerini vücûda getirmek kâbil olmakdadır. Fakat bu hâssa adalât-ı muhattatada tamâ- mıyla mefkûddur. En mühim hücerâtımızda yenileşme yokdur. Burada bir nebze saçlardan bahsetmek istiyorum. Birçok seneler başlarımız saçla örtülüdür. Saçların hayâtı pek kısadır. Bir kâhilde saçların hayâtı 2-6 sene arasında tehâlüf eder. Zamân-ı şebâbetde sürʻatli bir sûretde neşv ü nemâ bulur. 10 günde 2-5 milimetre kadar uzar. Hâl-i kühûlîye gelince büyümesi yavaşlar. Taʻbîr-i maʻrûfla saçlar dökülür ve düşer. Fakat bu düşen saçların yerine çok defa diğer saçlar kâim olur. Ecribe-i şaʻriyenin yanında mevcûd diğer ruşeymî ecribe tezerrür ile yeni saçı vücûda getirir. Ecribenin saç vücûda getirmesi için şerâit-i fizyolojiyenin iyi bir hâlde bulunması lâzımdır. Aksi takdîrde husûle gelemez. El-hâsıl saçın pek kısa bir hayâtı vardır. Eğer saçlar devâm ederse ecribe-i şaʻriyenin kuvvetli olduğu tezâhür eder. Biliriz ki, erkekler âkil bâliğ oldukları zamân nâhiye-i tenâsüliyelerinde kıllar
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=