HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 80 4107 Fakat bu hayvânâtın lâ-yemût olmaları tabîʻî ölüm ile ölmediklerinden ileri geliyor. Bu uzviyât kazâ ve bin bir türlü darabât-ı tabîʻiye ile mahv olabilmekdedir. Weismann neslî hücrelerin lâ-yemût ve bünyevî hücrelerin fânî olduğunu iddiʻâ etmişdi. Fi'l-vâkiʻ bu iddiʻâ bir zamânlar doğru zannedildi. Fakat son zamânlarda fennin yeni tecrübeleri bu nazariyeyi de çürütmüşdür. Weismann bünyevî hücrelerin fânî olduğunu iddiʻâ etmişdi. Fakat Carrel ve Ebeling nâmında iki zât bu hücrelerin fânî olmadıklarını, hâric-i uzviyetde de yaşadıklarını is- bât etdiler. New York'da Rockefeller Müessesesi erkânından Mösyö Carrel lifînden bir şerîdin sathı üzerinde bir tavuk ruşeyminin gözünden alınan beşere-i muhâtiye hücrelerini çoğaltmağa muvaffak olmuşlardır. Bunlar her vasatı değiştirdikçe ensiceyi yıkamışlardır. Bu nescler sathan neşv ü nemâ bulduklarından kendilerine vasat vazîfesi gören suları değiştirmek kolay olur. İyi bir ürek meydâna getirmek için vasata genç bir hayvânın kanı ile ruşeymî usâreden ilâve etmek îcâb etmekdedir. Bazı hücreler tarafından ifrâz olunan ve trephon denilen bazı hayâtî mevâd vardır ki, bunlar hücrenin te- kessürünü faʻâliyete getiren unsurlardır. Carrel ve Ebeling nâmındaki zâtların biyoloji cemʻiyetine [364] arz etdikleri rapor mündericâtı hulâsaten ber-vech-i âtîdir: Nesc-i munzamların üretilmesine 1912 senesinde başlanmışdır. İlk üretme ameliyesi[ne] bir ta- vuk rüşeyminin kalbinden alınan bir parça ile başlanmışdır. 1914 senesinden sonra bu tedkîkât bizzât Ebeling tarafından taʻkîb ve idâre edilmişdir. Bu hücreler uzviyâtdan hâric bir sûretde yaşadıkları 11 sene zarfında 2.254 batın değiştirdikleri hâlde bütün faʻâliyet ve kudretlerini muhâfaza etmişlerdir. Ensicelerin kitleleri her 48 sâʻatde tezâʻuf etmiş, bunlardan haftada 200'den ziyâde yeni ürekler vü- cûda getirilmişdir. Bu yeni ürekler muhtelif tecrübelerde kullanılmışdır. Hücreler şekillerini, manzaralarını, husûsî mâhiyetde olan kimyevî faʻâliyetlerini tamâmıyla muhâfaza etmişlerdir. Bu zâtın tecrübeleri bünyevî hücrelerin pek mükemmel bir sûretde hâric-i uz- viyet olarak neşv ü nemâ bulduğunu isbât etmişdir. Aynı zamânda zî-hayât mahlûkâtda yaşamak ve genç kalabilmek için vasatın tebeddülü lâzımdır. Vasatları değişen hücreler yeni bir hamle ile kudret-i hayâtiyelerini kazanmakdadırlar. Vasatların mutlakâ değişmesi îcâb ediyor. Yeknesaklık hayâtı ölüme doğru sürüklüyor ve uzviyetin faʻâliyetini zaʻfa uğratıyor. Paul Drauf'un gösterdiği üzere dâimâ aynı bir gıdâ ile beslenen hayvânlarda usâre-i miʻdeviyenin ifrâzâtı azalıyor. Pepsin ve hâmız-ı klor mâʼ mikdârı tenâkus ediyor ve cihâz-ı hazmîde mevcûd mayalar tenâkus ediyor. Yeknesak kalan ve devâm eden teheyyücler de bazı kere en hassâs hayvânları tâm bir adem-i hassâsiyete uğratabilir. Kudret-i hayâtiye kazanabilmek ve yeni bir hamle ile cânlanabilmek için yeni vasatlara muhtâcdırlar. Uzviyet tebeddülâta dâimâ muhtâcdır. Tebeddül olmayınca neşv ü nemâda batâet görülüyor. Fi'l-vâkiʻ Carrel ve Ebeling'in tecrübeleri bünyevî hücrelerin de neslî hücreler gibi neşv ü nemâ bulduklarını ve hayât- dâr olduklarını isbât etmişdir. Weismann tek hücreli hayvânâtın lâ-yemût olduğunu iddiʻâ etmişdi. Bu iddiʻâyı çürütmeğe kalkan Mopas nâm zâtdır. Bu mebhasü'l-hayât âleminin hücreli hayvânları[n]dan olan nakʻiyelerin bir müddet-i muvakkate yaşadıkdan sonra nesillerini idâme edebilmeleri için müzâ- veceye muhtâc bulunduklarını gösterdi. Fi'l-vâkiʻ 200'üncü nesilden sonra nakʻiyede zaʻf u ihtiyârlık alâimi rû-nümâ oluyor. Müzâvece (conjugaison) fiʻli vukûʻa geldikden sonra hayvân yeni bir hamle ile idâme-i nesle devâm ediyor. Calkins, 1912 senesinde: "-Böylece zaʻf târî olan vasata iyod ve diğer bazı emlâh ilâve edildiği hâlde nakʻiye denilen hay- vâncağızda ihtiyârlık alâmeti 200'üncü tecezzîden sonra başlamaz, 600'üncü tecezzîye kadar devâm

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=