HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 81 4172 Afrika'da bu hastalık şark ve garb sâ [414] hilleriyle Cenûbî Afrika'nın bir kısmında ve Mada- gaskar adasında görülüyor. Amerika kıtʻasında ise Meksika Körfezi sâhilleri, Vasatî Amerika'da mebzûlen olduğu gibi Cenûbî Amerika'nın hemen bütün Atlasî sâhili ve Pasifik'in şimâl kısmı bu hastalık ile müntindir. Bü- tün bu memleketlerde senelerden beri yapılagelen mücâdelât ile bazı mıntıkalarda hastalığın önüne geçilebilmiş ise de el-ân ve bilhâssa fakîr ve ibtidâî hayât geçiren köylüler arasında hastalık bütün şiddetiyle hüküm-fermâdır. Bu nevʻ fakrü'd-dem Dünyâ Harbi'nden evvel memleketimizde pek ender görülen bir hastalık idi. Halkımızda müteʻammim sâir emʻâ tufeylâtı yumurtalarını aramağa mecbûr kalan etıbbâ ve bak- teriyologlar birçok hastalarda bu kurdun yumurtalarına tesâdüf etmezlerdi. Vekâyiʻe bakılırsa büyük harbin sonuna doğru Karadeniz sâhillerini işgâl eden Rus ordusu ve amelelerinin bu hastalık tohum- larını bir kısım topraklarımıza ekmiş oldukları anlaşılıyor. Çünkü Hopa, Rize, Trabzon mıntıkasından büyük şehirlerimize hicret edenlerin bu hastalık yumurtalarını hâmil oldukları meydâna çıkmışdır. Bu mıntıkada 13 sene evvel şimendifer ve yol inşââtı için pek çok ecnebî müstahdem bulunuyor idi. O zamân bulaşan toprak bazı husûsî evsâfı ile bu sürfeleri devir devir yaşatmağa sâʻî olmuşdur, di- yebiliriz. Hastalığın memleketimize bulaşmasına ikinci bir sebeb de harb esnâsında muhtelif memleket üserâ karârgâhlarında misâfir kalan efrâdımızın vatana avdet etmiş olmasıdır. Bu gibi efrâdın ba- ğırsaklarında taşıdıkları kurdların lâ-yuʻad iʻmâl etdikleri yumurtalar ile topraklarımız bulaşmış ve sürfeler etrâfa yayılmışdır. Hastalığı husûle getiren bağırsak kurdu bizim bildiğimiz solucana nisbetle pek küçük bir uzvi- yetdir. Hâl-i tabîʻîde dişileri 10-15 milimetre, erkekleri ise ancak 7-10 milimetre, renkleri beyazım- tırak, sincâbîdir. Daha açık sarımtırak renkde olanları da vardır. Kurdun başında ve ağzı içinde 2 çift esnânı ve kelbiyeleri vardır. Ağzın bu gibi echize ile mücehhez oluşu taʻayyüşünü teshîl eder. Başları vücûdlarına nisbetle kıvrık durduğu cihetle ismine "çengelli kancalı" kurd da derler. Hastalığın bulaşdığı mahaller halkında yapılan tedkîkât-ı fenniyede hemen cümlesinin neca- tor americanus denilen tufeyl hâmili oldukları anlaşılmışdır. Kurdun bu nevʻinin ankilostom denilen müteʻârif Avrupa nevʻinden kırkı yalnız vücûdunun biraz daha küçük olması ve başındaki ağız ve dişlerinin cüzʼî farklarıdır. Maʻamâfîh her iki nevʻ kurdun da insânlarda husûle getirdiği hastalık yekdiğerinin aynı ve aʻrâz-ı serîriyesi müşâbihdir. Ancak ilim ve fen nokta-i nazarından hüviyetlerini taʻyîn eden bazı farklar mevcûddur. Kurdu bağırsaklarında taşıyanlar mevâdd-ı gâita ile hârice mütemâdiyen yumurtasını dökerler. Yumurtalar toprakda müsâʻid şerâit buldular mı neşv ü nemâlarını ikmâl etmek üzere sürfeye mün- kalib olurlar. Muhîtin derece-i harâreti 14-37 derece arasında olur ise sürfeler için pek muvâfık bir vasatdır. Sürfelerin peyveste mukâvemetleri azdır. Bu cihetle râtıb, nemnâk ve hattâ biraz sulu nâfiz toprak isterler. Muvâfık şerâitde sürfelerin bir sene kadar yaşadıkları görülmüşdür. Kumluk arâzîde 90 santimetre derinliğinde bile sürfeler [415] bulunmuşdur. Hâlbuki killi arâzîde ancak 10-15 santi- metre derinliğe girebilirler. Ziyâ ve harâretden pek çabuk müteessir olurlar. Toprakda yaşayan sürfeler sağlam insânların vücûduna başlıca iki yol vâsıtasıyla girer. Bunlar- dan biri ağız, diğeri cild tarîkıdır. Ağız yolu ile intân sürfeler ile bulaşık her nevʻ mevâdd-ı gıdâiye, su ve içkilerin dikkatsiz, geli- şi güzel yenilip içilmesi ile olur. Bu sûretle vücûda turuk-ı hazmiyeye giren sürfeler miʻde ve emʻâda gömleklerini değiştirerek kurd şekline ve kâhil vazʻiyete girerler.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=