HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 76 3826 Asr-ı medeniyetimizi şereflendirecek bir hizmet-i şefkat-perverâne ve terakkîcûyâne için sarf-ı gayret eden beynelmilel cemʻiyet-i umûmiyemizin terakkî ve inkişâfında delâlet-i fikriye ve mesâʻî-i mahsûsanızdan ümîdvârız. Murahhas efendi, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye hükümdârının gayret ve mesâʻînizi himâye edeceğini ümîd ederim. Azîz refîkim, Türkiye'nin o büyük ve muhteşem şehrinde bir mecrûhîn-i askeriye muʻâvenet merkez-i [132] umûmîsi teşkîl ediniz. Murahhas arkadâşlarım nâmına ellerinizi sıkar ve tekrîmât-ı fâikamızın kabûl buyurulmasını ricâ eylerim, efendim. Beynelmilel Paris Sıhhiye Kongresi Reîsi Kont Sérurier *** Abdullah Bey biraz sonra Henry Dunant'dan da bir mektûb aldı. Dunant, bu mektûbunda mec- rûhîn-i askeriyeye muʻâvenet cemʻiyetleri beynelmilel konferanslarında memleketi büyük bir iktidâr ve kiyâsetle temsîl eden Abdullah Bey'den 1864 Muʻâhedenâmesi prensiplerinin Türkiye'de de mev- kiʻ-i tatbîke vazʻ edilebilmesi için bir komite teşkîl ederek yol göstermek vazîfesini bizzât derʻuhde etmesini ricâ ediyordu. Mesâʻî-i insâniyet-perverâneleriyle medeniyet âleminde şöhret-şiʻâr olan bu iki zâtdan gördü- ğü teşvîkât üzerine Abdullah Bey İstanbul'a avdetinde hemen teşebbüsât-ı lâzımede bulundu. Fakat mürâcaʻat etdiği makâmât-ı resmiye bu emr-i mühimmi tedkîk etmek şöyle dursun, bu gibi şeylerin Avrupaca dahi gayr-ı kâbil-i icrâ evhâm ve hayâlât olmak üzere telâkkî edildiği cevâbıyla kendisini meʼyûs etdiler. Mûmâileyh, teşebbüslerinden meʼyûs ve nâ-ümîd olduğu bir sırada Serdâr Ömer Paşa, Mek- teb-i Tıbbiye Nâzır Marko Paşa ve Kırımlı Aziz Bey gibi efkâr-ı münevvere ashâbının teşvîkât-ı müştereke ve ulüvv-i himmetleriyle birçok etıbbâ ve müntesibîn-i tıbbın muzâheretleri teʼmîn edildi. 15 Mart 1868 târîhiyleAbdullah Bey'in heyʼet-i etıbbâya hitâben kaleme aldığı Fransızca beyân- nâmede muʻâmele-i mütekâbileye istinâden vakt-i harbde mecrûhîn ile heyʼet-i sıhhiyenin bî-taraflığı ve her memleketdeki teʼsîsât-ı imdâdiyenin bilâ-tefrîk-ı milliyet diğer memleketlerdekilere muʻâve- net etmeleri esâsı şefkat-i insâniye ve uhuvvet-i beşeriyenin inkişâfında ileri atılmış mühim bir hatve olacağını ve beşeriyete îfâ-yı hizmetle vazîfedâr olan etıbbânın asrımıza şeref veren bu prensiplerin neşr u taʻmîmine sarf-ı gayret etmesi lâzım geldiğini ve zamânımıza gelinceye kadar hakkında esîr-i harb muʻâmelesi revâ görülen mecrûh bir neferin menzilden menzile sürüklenerek senelerce ve çok defa mâdâmü'l-hayât âilesinden, vatanından uzak düşdüğünü ve nihâyetü'n-nihâye sefîl, perîşân bir hâlde kalarak dilendiği ve ecnebî bir diyârda her türlü mihen ü ıztırâbât içinde geçen bir hayâtı tasvîr etdikden sonra vatanın müdâfaʻası için kanını akıtmakdan başka kabâhati olmayan bir kimse hak- kında bu hâlin ne kadar fecîʻ olduğunu ve bunun vatan uğrunda yapılan fedâkârlığa, kahramânlığa ne elîm bir mükâfât teşkîl etdiğini ve bu zavallıların henüz ber-hayât veya istirâhat-i ebediyede olup olmadıkları efrâd-ı âilelerince mechûl kaldığı müddetçe bunların duyacakları teessürü acı bir lisânla beyân ederek beyânnâmesine şu sûretle devâm ediyordu:

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=