HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 82 4262 zekâsından kaçdı. Vücûddaki şeker sarfiyâtı mesʼelesini Cheveau halletdi. Adalelerin şeker sarfiyâtı- nı tesbît etdi. Bu zevâtı daha fazla kimyevî cihetler alâkadâr ediyordu. Brown Séquard işin fizyoloji ve biyoloji cihetini gördü. Onunla her şey değişdi. 30 seneden beri derin bir uyku içerisinde uyuyan ifrâzât-ı dâhiliye mesʼelesi cânlandı. Sürʻatle tekâmül etme- ğe Brown Séquard hulâsa-i husyeviyenin vücûd üzerindeki fizyolojik teʼsîrâtı ve diğer uzuvlardan istihsâl edilen hulâsaların teʼsîrât-ı fizyolojilerini 1889, 1891 senelerinde gösterdi. Bu ifrâz edilen münhal mevâd kana giriyorlar ve diğer anâsır-ı teşrîhiyeye icrâ-yı teʼsîr ediyorlar ve vücûd-ı beşerin heyʼet-i umûmiyesini teşkîl eden hücerât yekdiğerine muʻâvenetde bulunuyorlar. Vücûdun bu fiz- yoloji hâdiseleri cümle-i asabiye-i merkeziye tarafından sevk u idâre edilmekdedir. Yine bu ifrâzât-ı dâhiliye mesʼelesi tabâbetde günden güne tevessüʻ etmekdedir. Son zamânlarda Amerikalılar tara- fından keşfedilen insülin mâddesi şeker hastalıklarında ve bilhâssa koma-diyabetiklerde hârikalar göstermekdedir. Bugün birçok hastalıklarda kullanılan opotherapie tesmiye edilen gudde hulâsaları vardır ki, bazen pek mühim netîceler elde edilmekdedir. Hücerâtın bir âheng ve intizâm dâhilinde çalışmalarını teʼmîn eden, ifrâzât-ı dâhiliyedir. İfrâzât-ı dâhiliyenin umûmî tenâkusu hücerâtın yıpranmasını ve ihtiyârlamasını mûcib olmakdadır. Guddelerin ifrâzât-ı dâhiliyesi, hangi mihânikiyet ile azalıyor? Vücûd-ı beşerde şâyân-ı dikkat iki nevʻ hücre vardır. Biri vücûdun asıl, faʻâl hücerâtı. Bunlar hücey- rât-ı epitelyâiye nâmı altında toplanırlar. Guddelerin dâhilini tefrîş eden, cihâz-ı hazmı, teneffüs ve deverânı ve bi'l-cümle aʻzâ-yı vücûdun esâsı hücrelerdir. Bir de bunların istinâd etdikleri diğer bir nevʻ hüceyrât vardır ki, bunlar da nesc-i munzam hücreleridir. Nesc-i munzam hücrelerini vücûdun her tarafında görürsünüz. Onun girmediği hiçbir uzuv yokdur. Gençlik zamânlarında ve ilk anlarda istinâd ve mukâvemet hücresi yavaş yavaş âlî ve epitel hücrelerini boğarlar. Epitel hücrelerinin adedi azalır. Sıkı ve kuvvetli bir şebeke arasında [490] kalan gudde hücerâtı ifrâzlarını lâyıkıyla îfâ edemez- ler. Kana verdikleri mevâdd-ı mahsûsa mikdârı azalır. Nesclerin sertleşmesinde en büyük rolü oy- nayan hücerât-ı munzammadır. Tasallübün âmili odur. Çehre buruşur diyoruz. Çünkü diğer hücreler azalmış, nesc-i munzam hücre ve lifleri çoğalmışdır. Böbrek tasallüb etmiş diyoruz. Böbrek dâhilinde nesc-i munzam hücreleri çoğalmışdır ve diğer hücerâtı tazyîk ederek böbreğin hacmini küçültmüşdür. Dimâğ ufalmış diyoruz. Nöroglia hücerâtı ve hücerât-ı ehrâmiye arasında nesc-i munzam hücreleri fazlalaşmışdır. Nesc-i munzam hücrelerini uslu, sâkin lökositlerden ibâret addedenler de vardır. Lökositleri sâbih ve serseri nesc-i munzam hücreleri kabûl edenler mevcûddur. Vücûdun herhangi kısmında bir gedik hâsıl olursa onu kapatan, ona örgü ören nesc-i munzam hücerâtıdır. Hasta olan mıntıkaya kü- reyvât-ı beyzâ (lökositler) hücûm ediyorlar 3 . Bu hücûm muvaffakiyetle tetevvüc ederse o mıntıkaya bir örgü örüyorlar ve gediği kapatıyorlar. Vücûdumuzdaki cerîhalarda teşekkül eden nedbeler nesc-i munzam örgüsünden başka bir şey değildir. Vücûdumuzun nâzik uzuvlarından biri olan akciğerlerde tahrîbât yapan veremin savletini kıran, verem mikroplarına nesc-i munzamdan örülen örgülerdir. Bunun içerisinde mahbûs kalan mik- roplar fevt olurlar. Hayâtımızın ilk ân-ı teşekkülünden iʻtibâren uzviyetimizin bir hâmîsi, bir yardımcısı bulunan nesc-i munzam başımız ilerledikçe bize en büyük düşman oluyor. Dimâğda nöroglia hücerâtı ve hücerât-ı ehrâmiye yerine geçen nesc-i munzam hücreleri asıl 3 Bu husûsda fazla maʻlûmât almak isteyenler Hilâl-i Ahmer Mecmûʻası 'nın 75'inci sayısında "Hayât ve Ölüm Nedir?" makâlesine mürâcaʻat etmelidirler.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=