HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 82 4263 epitel hücrelerinin vazîfelerini îfâ edemiyor. Dimâğımızın vazîfesi haleldâr oluyor. Uzuvların mer- kezi olan dimâğ bozulması diğer uzuvlar üzerinde hemen teʼsîrini gösteriyor!... Teşkîlât bozuluyor. Âheng ü intizâm muhtel oluyor. Vücûdun idâresinde bir anarşi görülü[yo]r. Merkezden mahrûm olan vücûd bir adem-i intizâm gösteriyor. Böbreklerimiz süzemiyor. Çünkü kilyeler, enâbîb-i muʻavvice ve enâbîb-i müstakîme (nâzile, sâʻide) ve enâbîb epiteli nesc-i munzam hücerâtı tarafından sıkıştı- rılmışdır. İdrâr çıkmayınca vücûdumuz zehirlerle doluyor. Vücûdumuzun hücreleri tarafından ıtrâh olunan sümûm-ı uzviye iyotlarının milyarlarcası vücûda kalıyor. Üremi hâdisesi görülüyor. Böbrek hakkıyla süzgeçlik vazîfesini îfâ edemiyor. Vücûddaki tuz- ları ıtrâh edemiyor. Tuz cild altında toplanıyor ve suyu cezb ederek ödemleri yapıyor ve bu sûretle ayaklarımız ve ellerimiz ve göz kapaklarımız şişiyor. Çehremizin şekli bozuluyor. Kemiklere musal- lat olan nesc-i munzam kemiklerimizi sert bir cam hâline koyuyor. Kemiklerdeki elastikiyet zâil olu- yor. En ufacık bir darbe ve sükût ile kemikler kırılıyor, parçalanıyor. Genç bir adam düşdüğü zamân kemikleri çabuk kırılmaz, darbe ve sükût çok kuvvetli olmalıdır. Yaşlı adamların en ufak bir sükûtları netîcesi kemikleri kırılıyor. Çünkü nesc-i munzam kemiğin bünyesini değiştiriyor. Kemiklerin ihtiyârlarda daha çabuk kırılmaları bu sebebden neşʼet ediyor. [491] Damarlara musallat olan nesc-i munzam şiryân ve verîdlerin sâhalarını daraltıyor. Bu sebeble o şiryânın irvâ ve iskâ etdiği mıntıkaya lâzım olduğu kadar kan gidemiyor. 1-Şiryânların sertlenmesi netîcesi şiryânlar kâbil olduğu kadar takallus edemiyor. 2-Şiryânın kutru daralıyor. 3-Kalbde husûle gelen sertleşme netîcesi kalb lâzım olduğu kadar kudretle takallus edemiyor. 4-Verîdlerin kutru azaldığından uzviyetimizde hâsıl olan zehirleri hakkıyla taşımıyor. 5-Husûle gelen sümûm, ensice arasında terâküm ediyor ve ensice tesemmüm bi'n-nefsihîye dûçâr oluyor. 6-Vücûdun muhtelif mıntıkalarında rükûdet-i demeviye husûle geliyor. Husûle gelen rükûdet eskidikçe nesc-i munzam çoğalıyor. Gençlikde bir hâmî, bir mesned, bir taʻmîrci olan nesc-i munzam hücreleri zamânla etipel hüc- relerinin yerlerini zabt ediyor. Epitel hücrelerinin mikdârı gün geçdikçe azalıyor. Hücerât arasındaki âheng [ü] intizâm u insicâm bozuluyor. Bunlar azalınca vücûdu idâre eden ifrâzât-ı dâhiliye menbaʻ- ları kuruyor. İfrâzât-ı dâhiliye menâbiʻi kuruyunca teşevvüşât başlıyor. Bu sûretle gitdikçe ihtisâs sâhibi olan hücerât gayb oluyor ve onların rakîbleri olan nesc-i munzam yerlerine kâim oluyorlar ve işte ihtiyâr- lık bu sûretle doğuyor. Nesc-i munzam fazlalaştıkça ihtiyârlık da ilerliyor. Artık bir gün geliyor ki, nesc-i munzam hücerâtı vazʻiyete hâkim oluyorlar. Hayât kâbil olamamağa başlıyor. Epitel hücerâtı- nın ifrâzâtı vücûdu idâreye kâfi gelmiyorlar. Şîrâze bozuluyor, ihtiyârlık ve ölüme doğru yol alıyor. Doktor İsmail Kenan

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=