HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 76 3873 Esnân-ı kâtıʻasını bir müddet istiʻmâl edemeyen bazı kâzımalar da bu dişlerin mukâbil cihetde- ki ensiceye dâhil olacak derecede fevka'l-had uzadığını târîh-i tabîʻî ulemâsı rivâyet etmekde iseler de bunun derece-i sıhhati her hâlde muhtâc-ı teeyyüddür. Fındık sıçanlarının tenâsülü pek serîʻdir. Haml müddeti yirmi, yirmi iki gün devâm eder. Yazın bir dişi her defasında dörtden sekize kadar yavru yapmak şartıyla dört-beş defa doğurur. Bu hesâba nazaran bir dişi tahmînen nısfı erkek ve diğer nısfı dişi olmak üzere senede vasatî 30 kadar nesil ye- tiştirmiş olur. Yeni doğan dişilerde tevlîd kâbiliyeti iki-üç ay sonra başlar. Fındık sıçanlarının yapacağı tahrîbâtın önüne geçmek için tekessürlerine mâniʻ olmak şart-ı aʻzamdır. Bu tufeylînin gezdiği ve dolaşdığı mahallere pisliğini terk etmek iʻtiyâdı olduğundan bırakaca- ğı pislikler mevcûdiyetinin bâriz nişânelerini teşkîl eder. Pislikler gâyet küçük, renkleri siyâh ve iki ucu hafifçe sivri olup bazen ikişer veya üçer uçla- rından birbirlerine mülâsıkdır. Bir evde bu iz ve nişânelere tesâdüf edilince bir istîlâ tehlikesinin taht-ı tehdîdinde bulunma- mak için bi'l-cümle tedâbîrin ittihâzına iʻtinâ elzemdir. Çünkü böyle bir meskene yerleşecek bir fındık sıçanı bilâhare on olacak ve şerâit-i hayâtiyenin muvâfakatı bu mikdârı daha sonraları yüze iblâğ edecekdir. Bazı müellifler fındık sıçanının zarâfetinden, temizliğinden bir lisân-ı sitâyişle bahsederler ve bu efendiler yazdıkları eserlerde memdûhlarının tegannî edebilmek gibi istisnâî bir kâbiliyete muzaf- feriyetini ibcâle lâyık görürler. İfrâta takarrüb eden bu hiss-i teveccühe hanımlarımızın iştirâk edemeyeceği tabîʻîdir. Fi'l-hakîka fâre ve sıçandan tevahhuş etmeyen hiçbir kadın tasavvur edilemez. Bu sevimsiz hayvâna tesâdüf eden her kadın müzʻic bir endîşeyi ifâde eden âni ve muʻayyen bir hareketle kendi- sini ya bir sandalyeye veya bir masa üzerine dar atar. Sıçanlara gıdâ olabilecek ve tekessür ve tenâsüllerini teshîl edecek meʼkûlâtı ortada bırakma- mak ittihâz olunacak tedâbîr-i mâniʻanın en başında bulunmalıdır. Sıçanlar aza kanâʻat etdikleri ve bir köşede unutulmuş ufak bir ekmek kabuğu ile uzun müddet gıdâlarını teʼmîn etmiş olacakları cihetle aylarca boş kalan sayfiye ve şitâiyeler için bilhâssa bu ciheti nazar-ı dikkatden dûr tutmamak îcâb eder. Biraz uzunca devâm edecek bu gibi güç ve gaybûbetlerde erzâk ve meʼkûlâtı kemâl-i iʻtinâ ile teneke kutulara yerleştirmek en iyi tedâbîr cümlesindendir. [177] Zâten ev boş kaldığı müddet zarfında sıçanlara karşı mücâdele ve taʻkîbât da taʻtîl edilmiş bulunacağından mübâyaʻası mühim bir masraf teşkîl etmeyecek olan bu kutular sâyesinde hayvânın tekessürüne ve meskeni istîlâsına mahal verilmiş olmaz. Meskûn hânelerde sıçan mücâdelesine bütün sene devâm ve mücâdele bilhâssa tenâsül zamâ- nına tekaddüm eden mevsimde yani kışın hitâm bulduğuna delâlet eden haftalarda teksîf edilmek lâzımdır. Bu sûretle doğurmak üzere bulunan her dişi kapana düşdükçe doğacak yavrularıyla berâber itlâf edilmiş olur. Mücâdele tertîbâtı fârelerde olduğu kadar müşkil değildir. Bir kere bu hayvân fâre kadar zekî
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=